İlk çıkış filmiyle hafızalara kazınan ve birçok insanı ciddi anlamda ''duygusal anlamda'' sarsan İncil Reçeli, devam filmiyle karşımıza çıktı. Belki çoğu izleyici ''asla ilki gibi olmayacaktır'' ya da ''devam filmine ne gerek vardı, ilki zaten efsaneydi ve tadında bırakılmalıydı'' gibi söylemlerde bulunmuş ve filme gitmemeyi tercih etmiştir ancak buradan şunu söylemeliyim ki, ilk filme gitmiş ve gerçekten memnun kalmışsanız; bu devam filmine de MUTLAKA gitmelisiniz! Yine Türk yapımları açısından efsane bir senaryo, mükemmel müzikler ve oldukça sağlam oyunculuklar ortaya çıkmış. Ön yargılı olmamanızı ve bu filme de gidip güzel bir kafayla izlemeye çalışmanızı öneriyorum, gerçekten hiçbir kaybınız olmayacaktır.

Yazının ilerleyen kısımlarında, filmdeki bazı müziklere de yer vereceğim; onları bile dinlerken, demek istediğimi anlayacağınızı düşünüyorum. Filmi tek cümleyle yorumlamak gerekirse; ''Aşk ile müziğin doruk noktasında birleştiği bir film..'' 

İlk filmdeki gibi dolu dolu bir aşk hikayesi izledik yine, gerek hüzünlü, gerek ise eğlenceli tarafıyla baktık filme, Aytaç Ağırlar senaryosunda hem yarayı kanatıyor, hem de yarayı sarıyor resmen. Metin'in Duygu ile yaşadığı aşk hayatının biraz daha gerisinde bile kalsa film, ilk filmden daha da dolu doluydu. En başta müzikleri daha da hoş kılıyordu filmi, filmi tamamlamak için eklenilen replikler ayrı bir hava katıyordu filme...

Filmle ilgili geniş bir şekilde konuşmamak en doğrusu, malum filme gitmeden ''muhtemelen'' bu yazıyı okuyacaksınız ancak şunu söylemeliyim ki, ilk film kadar; belki de ilk filmden bile daha çok seveceğiniz bir yapım göreceksiniz. Sevgilim olmadığı için tek başıma filme gittiğimi ve bir çok çifti de ayrıca kıskandığımı belirtmeden geçemeyeceğim :) Ama aşk güzel be arkadaşlar, gerçekten başarabilen için muhteşem bir duygu..

Oyunculuklar belki ödül almayacaktır ancak fırtınalı bir aşk serüvenini, hoş müzikler aracılığıyla izleyecek olmanız oldukça güzel olacaktır diye düşünüyorum. Gişesi de rahatlıkla 1 milyonu aşacaktır. Herkese şimdiden iyi seyirler...



Sevdiğim Replik

''Ölüler Aldatılmaz!'' diye kadının, adamın arkasından bağırması.

İmdb Puanı: 6.0                           Bizim Puanımız: 7.1


Anahtar Kelimeler: İncir Reçeli 2 hakkında izleyici yorumları, İncir Reçeli 2 filminin tüm müzikleri, İncir Reçeli 2 filminin en iyi replikleri

Dünyaları apayrı olan iki hastanın “Tahtalıköyü boylamadan önce'' yapmak istedikleri şeyleri bir listeye yazıp son zamanlarını keyifli geçirmek istemeleri üzerine kurulu olan filmde Jack Nicholson ve Morgan Freeman gibi iki üstat rol alıyor. Filmde yeri geldi güldük yeri geldi hüzünlendik. Güzel zaman geçirdik, ailecek izlenebilecek çok güzel filmlerden bir tanesi.

Hayatınızda durumlar ne kadar kötü olursa olsun, yaşamın tadını çıkarmak gerekir bazen. Hemde ne çıkarmak.. Gerçek anlamda muhteşem bir senaryo, mükemmel oyunculuklar ve yaşayan efsaneler sizlerle olacak. Hiç sıkılmadan izleyeceğiniz yaklaşık 100 dakika sizi bekliyor değerli dostlar. Hayatınızda bazı dostlar vardır, hiçbir şeye ''asla'' değişilmez. İşte bu filmde bunlardan birini görebilmeniz mümkün. En yakın 2 dost, öleceklerini bildikleri halde hayata umutla bakıyor ve hiç ölmeyeceklermiş gibi hayatın tadını çıkarmaya çalışıyorlar. 2007 senesinde vizyona giren bu filme, o zamanlar bayağı gitmek istemiş ''sinemadan'' takip edebilmeyi ümit etmiştim ancak şartlar el vermeyince bunu gerçekleştirememiştim. Ama ne diyoruz arkadaşlar? Geç olsun güç olmasın. Mutlaka en yakın zamanda zaman ayırıp, bu hoş filmi izlemenizi öneriyoruz. En azından şahsen hepinize öneriyorum.

Jack Nicholson ve Morgan Freeman'a teşekkür ediyoruz, ikisi de gerçekten harika. Ama gittikçe yaşlandıkları içinde endişelenmiyor değiliz.. :( Aaah ahhh...


Sevdiğimiz Replikler

-Başka bir gün ölmek üzere hayattayız.

İmdb Puanı: 7.4                Bizim Puanımız: 8.2

Bir televizyon şovu için tüm hayatı boyunca kameralar altında yaşayan Truman filmde anlatılır. Çok güzel bir senaryoya sahip Truman Show’un başrolünde komedi denince akla ilk gelen isim Jim Carrey rol alır. Bu filmde görüyoruz ki Jim Carrey yüz mimiklerindeki başarısı kadar oyunculukta da başarılı. Hatta bu adam bir efsane! desek yeridir herhalde. Birbirinden muhteşem filmlerine, bu filmi de ekleyen Jim Carrey ''ölmeden önce kesinlikle izlenmesi gerek filmler'' kategorisinde yine yerini almıştır diyebiliriz.

Jim Carrey’nin bu filmdeki oyunculuğu hakkında da bir iki şey söylemek gerekiyor aslında, hatta hemen de söylüyorum. Bu filme kadar olan geçmişine baktığımız zaman Carrey’nin tamamen beden dili üzerine kurulu popüler komedi filmlerinden ibaret bir kariyeri olduğunu görürüz. Her ne kadar Carrey bu kariyerini tamamen terk etmese de bu dönemden sonra çok farklı türlerde ve rollerde karşımıza çıkarak oyunculuk yeteneğinin sadece kaba komediden oluşmadığını gözümüze sokmuştur. Bu dönüşümün ilk örneklerinden olan Truman Burbank karakterinde tek kelimeyle harika bir oyunculuk çıkardığını söyleyebiliriz. Hem dram, hem de komedi öğelerinin yakın dozlarda yer aldığı senaryoda işin her iki yönünü de sırıtmadan oynayan Carrey için de yeteneklerini tam manasıyla sergileme fırsatı sunmuştur bu film.Yani Jim Carrey, oynadığı her rolün hakkını verebilen bir adam olduğu için de film büyük bir başarı sağlamıştır.

98 yapımı olan bu film gerçekten oldukça farklı ve pek tabi fazlasıyla da güzeldi. Şahsi fikrim, şu ana kadar izlemediyseniz; en yakın zamanda mutlaka zaman ayırın ve Jim Carrey efsanesine ''tekrar tekrar'' tanıklık edin.


Sevdiğimiz Replikler

Günaydın! Ve olur ya belki sizi göremem; iyi günler, iyi akşamlar ve iyi geceler.

İmdb Puanı: 8.0                                 Bizim Puanımız: 8.5

Bollywood sinemasına damgasını vuran başyapıt. Kısaca filmde 3 arkadaşın maceralarını anlatıyor. Bu filmde en çok sevdiğim noktalardan birisi de ezberci eğitim sisteminin eleştirilmesi bu eğitim sistemi birçok ülkenin sorunlarından biri. Aamir Khan'ın çoğu filminde de olduğu gibi bu filmde de dans ve müzik var. ''Komedi-Dram türünde en iyi film hangisi?'' şeklinde bir soru alsam, aklıma gelebilecek ilk filmlerdendir 3 İdiots. Hatta sadece komedi ve dramla da kalmayıp, üstüne romantizmi de ekleyebiliriz pek tabi.

Bu filmi şu an buraya yazarken bile gülümsüyorum diyebilirim arkadaşlar.. :) Gerçekten Hint sinema tarihinin açık ara EN İYİ yapımıdır. Oyunculuklar, karakterler, replikler, müzikler, senaryo; her şey mükemmel. Yaklaşık 3 saat sürüyor ve her dakikasına da değiyor! Yahu 3 saatlik komedi mi olurmuş? Demeyin, yaptılar oldu. Ama ne yapış öyle.. İzleyince ne demek istediğimi çok daha iyi anlayacaksınız.

Bu filmi izlemediyseniz kesinlikle tavsiye ediyoruz. Ayrıca bu film en çok hâsılat yapan Hint yapımı filmdir.

Son olarak şunu da söylemeliyim ki, gerçek anlamda ''zamanında'' reklamı yapılsaydı; mesela bir Avatar ya da Hobbit gibi, kesinlikle Dünya tarihinin en iyi ilk 5 filmi arasına girerdi. Geçte olsa herkes farkına varıyor ve izliyor diye düşünüyorum; bunu da fazlasıyla hak ediyorlar. Ayrıca bu filmde can alıcı replikte ''her şey yolunda'' olmalı çünkü filmdeki insanların hayata bakış açısı aynen bu söz gibi değişiyor.

Kah ağladık, kah güldük; ama gerçekten çok beğendik çoook!


Sevdiğimiz Replikler 

- Arkadaşınız başarısız oluyor, üzülüyorsunuz; arkadaşınız birinci oluyor, daha çok üzülüyorsunuz.

İmdb Puanı: 8.5                                 Bizim Puanımız: 8.8

İlk yayınlanan fragmanıyla büyük beğeni kazanan ve birçok köklü diziye rakip olabileceğini gösteren Gotham, Eylül sonuyla birlikte yayın hayatına başlamış ve fragmanı gibi ilk bölümü de oldukça reyting almıştır. Uzman görüşlere göre, oldukça sağlam bir şekilde sektöre giren dizi; uzun yıllar adından söz ettirecek ve bayağı da sezon anlaşmalarına tanıklık edilecek gibi görülmekte. Şahsi görüşümü ise yazının ilerleyen bölümlerine saklamayı düşünüyorum.. :)

Şöyle ki, dizide herkesin yakından bildiği ''Batman'' karakteri ele alınmakta. Daha doğrusu Batman'ın öncesini ele alarak başlandı ve zamanla bu süreç işleyerek; bildiğimiz her şeyi özel bir şekilde bize gösterecekler gibi duruyor. Batman'ın öncesinden başlamış olması da, oldukça uzun süreli bir planlamaya girildiğini bir nevi göstermekte diyebiliriz sevgili dostlar. Bruce’un Batman’e dönüşme yolculuğuna eşlik edecek Gordon, şehirdeki pek çok kötü adamla da mücadele edecek ve bu mücadelesi de fantastik kurgularla işlenecek. Ayrıca Penguen, Kedi Kadın, Bilmececi ve Zehirli Sarmaşık gibi Batman evreninin birçok ünlü karakteri; gençlik halleriyle Gotham’da arz-ı endam edecek arkadaşlar! Düşünebiliyor musunuz; penguen geri dönüyor! Kedi Kadın'dan çok buna sevindim sanırım, neyse konumuza dönelim..

Dizi ve film yazılarımızda pek fragmana yer vermiyoruz, malum telife falan girer; tatlı canımızı sıkmaya hiç niyetimiz yok. O yüzden her zaman olduğu gibi, yazının sonunda sizleri dizi müzikleri vs. bekliyor olacak; dilerseniz pek tabi dinlemeniz mümkündür. Son olarak demem o ki, oldukça hoş bir aksiyon-polisiye dizisi bizleri bekliyor ve dizi koliklere de bu dizimizi seve seve öneriyorum.


Herkese iyi seyirler dostlar!

Anahtar Kelimeler: Gotham dizisi batmanı mı anlatıyor, batmanın hayatını ele alan diziler, batmanın hayatıyla ilgili olan dizi, gotham dizisi için izleyici görüşleri, batmanın gotham dizisi izlenmeli mi?

Romantik-Komedi türündeki filmler, genellikle aynı kıvamda olur ve izleyicinin beklentileri de bu bağlamda birbirine yakın olur. Filme gidersiniz, belli başlı duygular; komik ya da acıklı sahneler ve ''genellikle'' mutlu son, bazı durumlarda ise izleyici kahreden sürpriz sonlar.. Gerçi pek sürpriz olmaz ama neyse. Yine de gider, zaman öldürmek ya da biraz kafa dağıtmak için izleriz o filmleri. Ama bu film için aynı şeyleri söylemek ''kesinlikle'' mümkün değil. Oldukça farklı bir senaryo, çok sağlam oyunculuklar ve sürprizlerle dolu bir film akışı. Her saniyeyi merak ediyor ve hiç sıkılmadan izliyor insan. Gerçekten zamanınızı ayırıp, izlemeniz gereken filmlerden biridir kendileri ve bu yazıyı yazarken de oldukça memnun bir şekilde yazdığımı ayrıca dile getirmek isterim.

Film izlerken sürekli duygu değişimleri yaşattı bize 500 days of Summer. Bazen Tom’un kavuşmasını istedik Bazen Summer’ı boğmak istedik :) Bazen böyle bir hayatımız olsun istedik ama filmde ne olursa olsun her dakikasında yüzümüzde tebessüm olduğunu fark ettik. Biz filmi izlemedik sanki yaşadık sizleri bilmiyoruz.. :) Joseph Gordon Lewitt'in ve Zooey Deschanel'ın oynadığı karakterlerinin karmaşık aşk hayatını anlatan filmi izlemenizi tavsiye ediyoruz.

Film boyunca mutlaka herkesin hayatından belli kesitler sunuluyor ve bunu hissediyorsunuz, hissederken belki biraz burukluk oluyor insanın içinde ama kesinlikle de filmi bu şekilde farklı kılıyor. Tekrar söylüyorum, mutlaka ''ölmeden önce izlenmesi gereken filmler'' listenize bu filmi de ekleyin sevgili dostlar.. :)


Sevdiğimiz Replikler

- En kötüsü ne biliyor musun?
* İnandığın her şeyin yalandan ibaret olduğunu fark etmek.

İmdb Puanı: 7.8                              Bizim Puanımız: 8.2
Televizyon kanallarındaki diziler artık o kadar çok çoğaldı ki... Artık hangi gün, hangi dizinin yayınlanacağını bilemez olduk. Sıkı bir dizi takipçisiyseniz ve hangi gün, hangi dizinin, saat kaçta yayınlanacağı hakkında bilgi sahibi olmak isterseniz, sizler için hazırladığımız bu listeyi incelemenizde yarar var.

İşte 2014 - 2015 sezonunda, popüler TV kanallarında yayınlanan yerli diziler ve yayınlandıkları günler :

Pazartesi
20:00 Karadayı - ATV
20:00 Ulan İstanbul - KANAL D
20:30 Reaksiyon - STAR TV

Salı
19:55 Seksenler - TRT1
20:00 Küçük Ağa - KANALD
20:00 Kaçak - ATV
20:00 Emanet - FOX TV
20:30 Kaderimin Yazıldığı Gün - STAR TV

Çarşamba
19:55 Zengin Kız Fakir Oğlan - TRT1
20:00 Yılanların Öcü - SHOW TV
20:00 Kara Para Aşk - ATV
20:30 Güzel Köylü - STAR TV

Perşembe
20:00 Kurtlar Vadisi Pusu - KANAL D
20:00 Kocamın Ailesi - FOX TV
20:00 Üç Arkadaş - ATV

Cuma
20:00 Beyaz Karanfil - ATV
20:00 Karagül - FOX TV
20:00 Arka Sokaklar - KANAL D
20:30 MedCezir - STAR TV

Cumartesi
20:00 Fatih Harbiye - SHOW TV
20:00 Bugünün Saraylısı - ATV
20:00 Güllerin Savaşı - KANAL D
20:15 Kiraz Mevsimi - FOX TV
20:30 Sil Baştan - STAR TV
23:15 Küçük Ağa (Tekrar) - Kanal D
23:45 Reaksiyon (Tekrar) - Star Tv

Pazar
19:55 Şimdi Onlar Düşünsün - TRT1
20:00 Urfalıyam Ezelden - KANAL D
20:00 Diğer Yarım - ATV
20:15 O Hayat Benim - FOX
23:15 Yılanların Öcü (Tekrar) Show Tv


Her Gün Oynayan Yerli Diziler 
14:30 Unutma Beni - FOX  (hafta içi her gün)
16:30 Beni Affet - STAR TV (hafta içi her gün)
19:15 Deniz Yıldızı - STAR TV (pazar hariç her gün)

Bu film için ne desek az aslında. Yazıyı yazdığım sıralarda, henüz vizyona girmemiş durumda ve filmin vizyona girip; benimde izlememle birlikte yazıyı revize edeceğimi direk belirtmek isterim. Şöyle ki, Türkiye sineması açısından gerçekten çığır niteliğinde bir film geliyor diyebiliriz. Başrolde Russell Crowe ve Olga Kuryelenko'nun yanı sıra; Türk sinema tarihinin de en gözde 2 ismi olan Cem Yılmaz ve Yılmaz Erdoğan'da filmde oldukça önemli bir konumda yer almaktadır.

İlk yayınlanan fragmanda, başrollerimiz dışında fazlasıyla göze çarpan 2 isim yine Cem Yılmaz ve Yılmaz Erdoğan oluyor ki; gerçekten iyi bir işe imza attıklarını şimdiden söylemek mümkün.. Filmin oyuncuları, konusu, çekim yerleri, kostümleri ve daha fazlasıyla şimdiden herhangi bir dalda akademi ödülü alacak gibi görülüyor. Adım nasıl ki Can'sa, bu filminde herhangi bir ödülüğü kazanacağına ve oldukça da büyük bir hasılat elde edeceğine adım gibi eminim diyebilirim sevgili dostlar. 12 milyon dolar gibi müthiş bir bütçe ayrılmış, daha ne olsun diyor duyunca insan değil mi? Tek eksiği ülkemizi az biraz kötüleyen (yani kahramanca anlatmayan diyelim, gerçi Türk sineması değil bu doğaldır) ancak fazlasıyla da güzel bir senaryo oluşu. Hadi diyelim tarafsız bir senaryo yazılmış olsun, o zaman da akademi ödülü çok zor ve emeklerin ''ABD'' sineması için çöpe gitmedi demek. Her şey siyasi olmuş maalesef bu dünyada ve bunu görmezden gelmekte mümkün değil. Russell Crowe verdiği demeçlerde ülkemizin güzelliklerine hayran kaldığını söylemişti ve bunu içtenlikle dile getirdi. Aynı zamanda Cem Yılmaz'a da hayranlığını sürekli dile getirdiğini belirtmekte yarar var. Oyunculuğuna hastayım, umarım kişiliği de doğru orantılıdır ve tarafsız bir film yapmıştır; 26 Aralık 2014 tarihini ''heyecan içinde'' bekleyip göreceğiz artık.. 

Fragman'dan gördüğüm kadarıyla şunu da söyleyebilirim ki; ilk defa Türkiye'yi ve Müslümanları, Avrupa gözünde küçük düşürmeyen bir film çevrilmiş. Yani uç noktalarda olmasa da, hem Cem Yılmaz ile Yılmaz Erdoğan'ın fazlaca ''başarıyla'' kullanılması hemde Russell Crowe etkisi, bunu gözler önüne sermekte. Az önce de söylediğim gibi  kendi alanında baş yapıt olabilecek bir film, umarım film beklentilerimizi karşılar diyelim ve heyecanla filmi izlemek için bekleyelim. Ama yine de Russell Crowe gibi bir usta hiçbir şey olmazsa bile (başarılı olacağını canı gönülden inanıyorum), böyle bir fikri düşünceyi gerçekleştirdiği için teşekkür etmeliyiz. Olayları Türkiye açısından da gösterebilecek ve Dünya çapında kaale alınarak bu filmi çevirebilecek sayılı adam vardı ve en iyi şekilde de gerçekleştirildi.


Tüm ekibe teşekkür ediyorum.

Anahtar Kelimeler: Cem Yılmaz ve Yılmaz Erdoğan'ın beraber oynadığı Hollywood filminin adı, cem yılmazın russell crowe ile oynadığı film, cem yılmazın oynadığı yabancı film ne zaman vizyona giriyor, the water diviner filmi hakkında izleyici yorumları, Çanakkale savaşı hakkında çekilen ve cem yılmazın oynadığı yabancı film


      
Beklenen an sonunda geldi.
Bildiğiniz gibi başarılı yönetmen Christopher Nolan'ın yeni filmi Interstellar 7 Kasım 2014 itibariyle vizyona girdi...

Vizyona giriş tarihinin haftalar öncesinden kalan günleri saymaya başladık. Sabırsızlıkla bekledik ve tabii ki 7 Kasım Cuma günü okuldan çıkar çıkmaz hemen filme
koştuk. Bizimle aynı durumda olan bir çok kişi vardır tahmin edebiliyoruz. 

Filmi şuan izlemeyenler için hazır imkanları varken sinemaya gidip izlemelerini tavsiye ediyoruz. İzleyenler de ikinci kez gitsin.Mesela  Biz öyle yapacağız. :)

Film hakkında söylenecek ilk şeylerden biri Oyuncu kadrosu Ve Yapımcılarının Kalitesidir.Ufak bahsedecek olursak:


Matthew McConaughey

Taktir ettiğiniz gibi performansıyla son yılların en başarılı aktörlerinden biri. Mud,True Dedective, The Wolf Of Wall Street ve Oscar kazandığı Dallas Buyers Club filmlerindeki yakaladığı başarılı performans sonrası bu filmdeki performansı da heyecan uyandırdı.
Her filminde üstüne koyarak ilerleyen Matthew McConaughey kendini bir adım daha ileriye götürdü gene harikaydı beklentimizi karşıladı. Helal olsun :)

Anne Hathaway

Genç ve güzel bir oyuncu olan Anne Hathaway'i biz, yine bir Nolan şaheseri olan The Dark Knight da tanıdık severek izlediğimiz bir oyuncu olan 
Anne bu filmde de kendisine verilen görevi başarılı bir şekilde yerine getirdi.

Jessica Chastain 

Biz onu İlk defa Zero Dark Thirty ile gördük Ve çok güzel bir bayan olduğunu hemencik anladık. Filmin kadrosunda onu görünce tabi ki çok sevindik rolünü çok güzel yerine getirmişti. Yine güzeldi Jessica ablamızı tebrik ediyoruz. İnşallah güzel projelerde onu görmeye devam ederiz.

Michael Caine

Michael Caine ... Christopher Nolan'ın favori adamı, neredeyse her filminde rol verdi ve hiç de pişman olmadığını düşünüyoruz.Onu Nolan filmlerinde görmeyi çok 
seviyoruz. Nolan'ın filmlerini tamamlayan bir koz olduğu kesin.
Filmde de muhteşem okuduğu bir şiir var kaçırmayın.

Mackenzie Foy

Cooper'ın kızı rolünde gördüğümüz Mackenzie ile ilk defa karşılaştık. 
Zor bir rolün üstesinden rahatça geldiğini gördüğümüz genç bayanı ileride başarılı bir kariyer bekliyor diye düşünüyoruz.

Ayrıca filmin kadrosunda Wes Bentley, Matt Damon, Ellen Burstyn, Casey Affleck gibi oyuncularda yer alıyor.

Hans Zimmer 

Harika soundtracklar'ın yaratıcısı. Müziğin İmparatoru. Nolan'ın filmlerinde görmeye alışık olduğumuz bir kişi daha. Ve yokluğu çok hissedilecek bir kişi.
İnterstellar'ı izlerken en çok keyif aldığımız bir nokta da müziklerdi.
Harika bir müziğe sahip. Hans Zimmer'ın en başarılı performansından birisi bu filmde.

Nolan'a gelecek olursak...
Christopher Nolan

O sinema sektörünün en başarılı yönetmenlerinden biri Nolan'ın kötü filmi yok her filmi başarı yakalamış durumda. Her filmde kendini geliştiriyor beklentilerin üstüne çıkıyor. Bir sonraki filmi nasıl olur artık düşünemiyoruz. 
Filmin her saniyesinde onun zekasına ve yeteneğine şahitlik ettik.
 Bu filmde de yazıp yönetti.
Hangi yönü daha iyi Senaristliği mi Yönetmenliği mi bu konuda emin değiliz ama emin olduğumuz bir şey varsa O Sinemanın en iyi Senaristi ve Yönetmeni olduğudur.


Film hakkında düşüncelerimiz ise

Hmmm... :) 

Interstellar tek kelime Mükemmel bir film. Bu yılın en başarılı filmi, gerek Oscar olsun gerek Gişe rakamları olsun ortalığı sallayacağını düşünüyoruz, umuyoruz ayrıca hak ettiğini biliyoruz.
bizce Gelmiş geçmiş en iyi uzay filmlerinden biridir. Hemde net.
Nolan yaptı mı en iyisini yapar biliyorsunuz .

 Filmdeki sesler ve Muhteşem efektler ile sizde o anı yaşıyor nefesinizi tutuyorsunuz, kadrosu ile gözleriniz profesyonel oyunculuklara şahit oluyorsunuz, senaryosu ve kurgusu ile filmin ne kadar zekice yapıldığını anlıyorsunuz. Daha şimdiden Imdb de 9.2 puanda ve umarız ki bu puan giderek yükselir. (Puan şu anlık böyle değişeceği kesin ama ne olacağını kestiremiyoruz.) 
Ayrıca beklentinin bu kadar yüksek olmasına rağmen her zamanki gibi bizlere beklentinin üstünde ve müthiş zekasının ürünü olan böyle filmleri sunduğu için yüksek müsaadenizle Nolan kardeşlerin her yerinden öpmek istiyorum :))




Böyle bir filmi anlatmakla bitiremeyiz. Bizce tam bir Başyapıttır.Yazımızı, filmi izleyenler de dikkat etmiştir Michael Caine'in filmde okuduğu, filmde önemli bir yeri olan güzel bir şiir ve filmin fragmanı ile bitirelim .

Do not go gentle into that good night,
Old age should burn and rave at close of day;
Rage, rage against the dying of the light. 



Bu bizim TürkiyeTrend.blogspot.com'daki ilk özel yazımız umarız beğenirsiniz. Fark etmişsinizdir ki bizde fazla bir Christopher Nolan hayranlığı var umarım sizi bu rahatsız etmemiştir.
Yazımıza sizlerin de katılmasını bekliyoruz. Yorumlarınızla film hakkında görüşlerinizi yorumlarınız bize aktarırsanız çok memnun oluruz. Ayrıca Christopher Nolan filmlerinden derleme yapıp bir top 10 listesi yapmayı düşünüyoruz sizce nasıl olur ? Filmi izlemeyi unutmayın. :) Görüşlerinizi bekliyoruz. İyi Seyirler. Kendinize İyi Bakın. Görüşmek Üzere...
Çok önceden çıkan bir film olmasına rağmen nedense benim çok çok sonraları haberim olan bir filmdir. Kurgu, macera, aksiyon vs. bir tarafa daha çok bilgisayar, bilişim alanındaki filmlerin ilgimi çekmesi sebebiyle öğrenir öğrenmez izlediğim bu filmde, günümüzün en popüler sosyal paylaşım sitesi Facebook'tan bahsediliyor.

The Social Network, yani türkçesi Sosyal Ağ olan bu filmde aslında Facebook'un sahibi Mark Zuckerberg'in 2003 yılından Harvard Üniversitesi'nde okuduğu sıralarda Facebook'u kurmasına sebep olan başlıca etmenlerden bahsediliyor. Daha sonrasında ise Facebook'u neden ve nasıl kurduğundan ve sonrasında gelişen bir takım olaylardan bahsedilen bir film.

Filmdeki başlıca oyuncular  Justin Timberlake Andrew Garfield Jesse EisenbergMalese Jow ve Brenda Song. Filmde Mark Zuckerberg'i canlandıran kişi ise Jesse Eisenberg. Mark Zuckerberg'in Facebook'u birlikte kurduğu arkadaşı Eduardo Saverin'i ise Andrew Garfield canlandırıyor. Justin Timberlake ise filmde Facebook'un kurumsallaşıp büyümesine yardımcı olan biri olarak rol almış.


Genel olarak filmi değerlendirecek olursam bilişim, bilgisayar, sosyal medya alanına ilgisi olanların beğeneceği türden bir dizi. Onun dışında filmde aksiyon, macera, korku, gerilim vs. yok. Çünkü daha çok belgesel tadında çekilmiş bir dizi. Tam olarak belgesel değil. Normal bir film gibi fakat tür olarak belgesel niteleğinde olabilecek bir film.

Filmden öğrendiğim şey ise insanın bir şeyleri başarabilmesi için biraz şansa ihtiyacı olduğu ve biraz da yaratıcılığını ve fırsatçılığını konuşturması gerekiyor. Onun dışında insanların ihtiyaçlarına karşılık verilebildiği sürece kişi o işte başarılı olabiliyor. Fırsatçılık ve şans bir yana, üretken olmak da önemli. Çünkü fikirler bir yerden sonra sınırlı kalır ve sonrasında insan faliyete geçmesi gerek. Bunun içinde çalışkanlık ve bilgi gerekiyor. Filmden gördüğüm kadarıyla ise Mark Zuckerberg'de ise bunların hepsi var.


Zira başkasından almış olduğu "Sosyal Ağ" fikrini kendisi, kendi lehine bir fırsata çeviriyor. Basit bir fikri daha geniş bir açıyla değerlendirip daha iyi şeyler yapılabileceğini düşünerekten Facebook'u kurmaya karar veriyor. Bu aşamadan sonra çalışkanlık devreye giriyor. Çünkü, fikri veren adamlarda bu fikri hayata geçirecek bir bilgi birikimi yoktu. Bunun sonucunda ise Facebook gibi büyük bir platforma sahip olma şansını da tembellikleri yüzünden kaybettiklerini düşünüyorum. Dediğim gibi üretken fikir bir yere kadar. Başarı için çalışmak kaçınılmazdır.

Fikir + Yaratıcılık + Çalışkanlık bir araya geldiği zaman başarılı olanabilir. Filmden çıkarılabilecek en iyi sonuç budur bence.

Filmde de Mark Zuckerberg, Sosyal Ağ fikrini aldığı kişilerle davalık olduğu süre içerisinde kullandığı şu laf her şeyi açıklıyor zaten : "Bu tamamen benim projem çünkü biliyorum ki onların hiçbirinde bu projeyi hayata geçirebilecek bir kapasite yok." Tam olarak cümleyi hatırlayamasam da aşağı yukarı bu tarzda bir cümleydi.

Bilişim yönüne ilgisi olan biri olarak ben filmden etkilendim ve kendime ait bazı dersler çıkardım. Siz ne derece etkilenirsiniz bilemiyorum ama eğer Facebook'un kuruluş hikayesini merak ediyorsanız, mutlaka izlemeniz gereken bir film olduğunu söylemem yanlış olmaz.
Sitemize sürekli eklenen ve gelenek haline gelecek olan dizi önerilerine bugün de kaldığımız yerden devam edelim. Bugün bahsedeceğimiz dizi; İngilizlerin en köklü dizisi olarak kabul edilen bilimkurgu serisi Doctor Who. Geçen yıl 50.yıl özel bölümüyle, izleyiciyi adeta kendinden geçiren bu serüvene ortak olmanızı tavsiye ederim. Dizi modern ve klasik seri olmak üzere iki kısımda toplanıyor. Steven Moffat kendi yazar kadrosunu yönetirken, modern serinin 6. sezonundan itibaren ABD ile iş birliği yapılarak dizinin çekimleri sürdürülmüştür.


Görüntüde gördüğünüz 3 ayrı karakterler de dizinin baş rolü olarak karşımıza çıkmıştır. Bir de resim de olmayan, yeni sezonun yeni Doctoru vardır. Ana karakter olarak karşımıza çıkan Doctor, Dünya dışı bir varlıktır. Son Zaman Lordu olarak da nitelendirilen karakterimiz, yalnız yolculuk yapmayı sevmediğinden yanına sürekli insan türünde yol arkadaşları aramaktadır. Tardis adı verilen aracıyla zamanda ve mekanda yolculuklar yaparak her bölümünde farklı bir maceraya atılmaktadır. her bölümünde sizi koltuğunuza bağlayacak bu diziyi kesinlikle izlemenizi öneririz. Dizide rejenerasyon geçiren ana karakterimiz sürekli bir değişim sürecine girdiğinden dizi sürekli farklı öyküler halinde gerçekleşiyor. Yol arkadaşlarıyla arasındaki duygusal bağları anlatan sahneler de diziye daha fazla bağlanmamızı sağlayan etkenlerden bir tanesi.


Dünya dışı yaratıkların ve aynı gezegende kendini fark ettirmeden yaşayan canlılarla girdiği mücadele izlenmeye değer. Her şeye rağmen diziye vakit ayırmanızı önerir, 45 dakikanın nasıl geçtiğini anlamayacağınıza garanti edebilirim.

Anahtar kelimeler: İngiliz Doctor Who dizisi,Doctor who,en iyi bilimkurgu dizisi, ingiliz bilimkurgu dizisi, en uzun bilimkurgu dizisi
10 bölüm olarak yayınlanan The Pacific mini dizisi; tüm Amerikan yapımlarının zıttı olarak 2.Dünya Savaşı'nın en doğu cephesine, Pasifik Okyanusu'na sizleri götürüyor. Japon İmparatorluk Birlikleri ile girilen mücadeleyi temel alıyor.

Tamamen gerçek olayların işlendiği dizi, seyircilerden yoğun talep gördü.









Kıdemli Er Robert Leckie, Onbaşı Eugene Sledge ve Topçu Çavuş John Basilone'un söylemleri ve notları dikkate alınan bu dizi, savaş sahneleriyle izleyiciyi kendisine doğru çekiyor. Dizi yalnızca savaş sahneleriyle değil askerlerin bilmedikleri bir coğrafyadaki zorlu hayat şartlarını da konu edinmiş. Zaman zaman psikolojik travmalar geçiren karakterlerimizin karşılaştığı tüm zorluklar ekranda yer edinmiştir. Askerlerin arasında geçen tartışmalar, üstleriyle olan münakaşaları ve farklı ülkelerde karşılaştığı kadınlara da ışık tutulmuştur.

















Fotoğrafta görmüş olduğunuz karakter John Basilone'dur. diziyi izleyen bir çok takipçimiz bu adamın yeteneklerine hayran kalacak ve nefesini tutarak Basilone'un savaş marifetini izleyecektir. bir çoğumuzun fenomeni olacağı bu asker, günümüzde de tam bir kahraman olarak görülüyor.
Eugene Sledge ise askerlik yapmadan önce gayet rutin bir hayat sergileyen bir kişidir. Orduya katıldıktan sonra geçirdiği travmalar ve bozuk ruh hali konusunda fazlaca durulmuştur.


















Robert Leckie'nin savaş anındaki hikayeleri genelde ailesel ve duygusal ilişkileri üzerinedir. Bu karakterimizin üzerinde  psikolojik olarak durulmuştur. Orduda geçirdiği travmalara rağmen gayet mutlu bir sona kavuşan karakterimizin savaş sahnesi bulunmamaktadır.

Mini dizimizin yapımcıları arasında Tom Hanks ve Steven Spielberg de bulunuyor. bu denli muhteşem olay örgüsü ve sağlam karakter yapısıyla bu diziyi şiddetle tavsiye ediyorum.

Anahtar kelimeler:The Pacific, The Pacific mini dizi, Amerika-Japonya savaşı dizisi, Dünya Savaşı dizileri, The Pacific kahramanları

Serinin devam filmi çekileceği haberi, tutkunlarını sevince boğan Star Wars serisinin en son çekilen filmini bugün inceleyeceğiz. Hedef kitlesi olağanüstü bir seviyeye ulaşan bu kurgusal filmde, macera ve aşk temaları bir arada inceleniyor. Genel olarak Jedi Şövalyeleri ile Sith Lordlarının mücadelesini konu alır. Farklı bir evrende, bilinmeyen bir zamanda geçen olaylar dizisinin anlatığı filmlerde Cumhuriyet'i ele geçirmek için taktiksel savaşlar yapan iki karşıt görüşün mücadelesine tanık oluyoruz. İyilik ile kötülük kavramını simgeleyen bu iki oluşum; bize mükemmel savaş sahneleri izlettiriyor.
Resimde gördüğünüz karakter Evan McGregor'un canlandığı Obi Wan Kenobi; kendisi usta bir jedi olup, savaş zamanlarında generallik rütbesi verilen Jedi Konsey Üyesi'dir. Birazdan tanıtacağım Anakin Skywalker ile birlikte pek çok maceraya koşmuşlardır. Zamanla sanki kocaman Jedi Konsey'inde sadece iki jedi varmış gibi gelebilir. İyi tarafın daim savunucusu olan bu kahraman jedi, muhteşem performans sergiliyor.
Bu resimde ise az önce bahsettiğimiz Anakin Skywalker (Hayden Christiansen) ile Padme Amidala (Natalie Portman) bulunuyor. Bir jedi olan Anakin ile senatör Padme arasında geçen duygu dolu dakikaların sayesinde bu filmi kız arkadaşınızla beraber de izleyebilirsiniz. sonuç olarak aksiyon dolu sahnelerden sıkılmayacak, zevkle size eşlik edecektir. Anakin'in karmaşası üzerinde oluşan  olaylar dizisine öncelik verilen bu filmi nefesinizi tutarak izleyeceksiniz.

Anahtar kelimeler:Star Wars Sith'in İntikamı, Star Wars 3'ün konusu, Anakin Skywalker,Hayden Christiansen,Natalie Portman, Evan McGregor, Star Wars serisi hakkında izleyici yorumları



2009 yılında başlayan İngiliz bilimkurgu ve komedi dizisi The Misfits; tuhaf bir eletrik fırtınasının ardından sıra dışı güçler kazanan bir grup hükümlünün başından geçen trajikomik maceraları anlatıyor. Genelde 5 bölümlük sezonlar halinde ekrana gelen dizide Robert Sheenan ve Iwan Rheon göz önüne çıkıyor.













Robert Sheehan; diziye ekstra performansıyla katkı sağlıyor. Mimiklerini son derece etkili kullanan Robert Sheenan'ın diziye etkisi son derece fazla görünüyor. Ölümsüz olma özelliğine sahip karakter zaman zaman kendine zarar vererek elde ettiği tepkiye rağmen el üstünde tutuluyor. 3.sezondan itibaren diziden ayrılıyor ve The Misfits dizisi kitlesinin büyük oranda kaybediyor.










Diğer ele alacağımız karakter ise Iwan Rheon'un canlandırdığı Simon. Bu karakterimiz zaman atlayıcısı özelliğine sahip. Rolü gereği duygusuz gibi görünen Simon'un duygusal çalkantıları ön plana çıkıyor.

Fazla bölüm yayınlamayarak izleyiciyi sürekli diri tutan bu yapım; küresel bir kitleye sahip olmasıyla övünüyor. Sizin de bu kitleye mensup olmanızı tavsiye ederim.

Anahtar kelimeler: The Misfits Robert Sheehan, The Misfits dizisi,The Misfits Iwan Rheon, the misfits dizisi hakkında izleyici yorumları
Öncelikle belirtmek isterim ki, Teen Wolf dizisinde sergilediği başarılı performans ile gönüllerde taht kuran Dylan O'Brien’ı bir film de izlemek ayrı bir zevkti. Labirent Ölümcül Kaçış adlı bu film de, Thomas karakterini canlandıran Dylan, yine kalitesini ve oyunculukta ki yeteneklerini izleyicilere gösterdiği gibi, kariyeri açısından da önemli bir adım attı. Bu filmde de oldukça önemli bir rol üstlenen Dylan’ı önümüzde ki zamanlarda da bir film de göreceğiz gibi..

60 çocuk küçük bir alana hapsedilir ve bu alanın etrafı labirentler ile çevrilidir. Bu labirent çocuklar için aslında bir sınavdır; ama bu sınavdan çocukların haberi yoktur. Thomas’ın gelişi ile birlik de o küçük alan da artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Güzel dostlukların kurulduğu ve beklenmedik olayların geliştiği bu film de, bir kaç dakika sonrasını bile tahmin etmek güç. Bu yüzden de ekrana tamamen kilitleniyorsunuz.

Labirent Ölümcül Kaçış filmi gizem, gerilim ve aksiyon sevenlerin mutlaka izlemesi gereken filmlerden biri. Ben gibi, Dylan O'Brien için izleyen izleyicilerin pişman olmayacağını düşünüyorum. Yetişkinlerin olmamasına karşın, her çocuk elinden geldiğince güzel oynamaya çabalamış ve bu takdir edilesi bir durumdur. Filmin sonunda hiç tahmin edemeyeceğiniz bir son sizi bekliyor. Bu sona gelesiye kadar da gizem dolu dakikalar ile vaktin nasıl geçtiğini anlamayacaksınız.

Anahtar kelimeler: Labirent Ölümcül Kaçış, Dylan O'Brien, Labirent Ölümcül Kaçış filmi konusu, Labirent Ölümcül Kaçış filmi hakkında bilgi

South Park dizisi; 18 yaşından büyükler için uygun olan bir animasyon yapımdır. Bu dizi Colorada eyaletinde küçük bir kasaba olan South Park'ta geçmektedir. Eric Cartman(ekrandaki karakter), Kenny McCormick, Stan Marsh ve Kyle Broflovski adında dört küçük çocuğun başından geçen olağanüstü ve akılalmaz olayları konu alıyor.
Görüntüdeki karakter ismini de gördüğünüz üzere Kenny McCormick. Bu karakter diğerlerine göre daha pasif nitelikte görünüyor. Ancak en az Eric Cartman kadar takipçisi bulunuyor. Ona bu takipçiyi kazandırma olgusu ise her bölümde farklı şekillerde ölmesi ve yüzünün dizi başladığından beri sadece bir kez görülmesidir.
Gördüğünüz bu dört haylaz, kasabayı her bölümde karıştırmayı başarıyorlar. Bu muhteşem dörtlü; aralarında geçen gayet absürd ve adult muhabbetleri kaçırmamanızı öneriyorum.

Anahtar kelimeler: South Park, Eric Cartman repklikleri, Kenny ölüm sahneleri, South Park hakkında bilgi, south park dizisi izleyici yorumları



2008 yılında yayın hayatına başlayan bu dizide gerçeküstü karakterlerin her türlüsü bulunuyor. Vampir, kurt adam, peri, büyücü, şekil değiştiren ve telepatik güçleri olan kişilerin birbirleriyle ve diğer insanlarla olan ilişkiler anlatılıyor. Bu dizide vampirlerin varlığı insanlar tarafından öğrenilmiş. Vampirler; insanlarla aynı haklara sahip olmak için mücadele veriyor. Aynı zamanda birbirlerinin arasında siyasi stratejiler geliştirerek yeni politik ortaklıklar gün yüzüne çıkıyor.

Dizinin baş karakterleri: Sookie Stackhouse; telepatik güçleri olan bir genç kız ve Bill Compton adındaki yaşlı bir vampirdir. Bu karakterlerin arasındaki aşk durumu da zaman zaman ortaya çıksa da ne zaman hangi olayların döndüğünü bazen anlamakta güçlük çekiyoruz. Kanlı bıçaklı düşman olan karakterler bir noktada birleşerek beraber hareket etmeye başlayabiliyorlar.


Bu dizide insanların vampirlere bakış açısı üzerinde de durulmuş. Bir ticarethaneye sahip vampirin insanlar tarafından hor görülmesi ve sürekli bir protesto evresinde olduklarını görebiliyoruz.  Ancak sadece vampirlerle takılarak onların bulunduğu ortama ayak uydurmaya çalışan karakterimiz sadece Sookie değil, ölümsüzlük uğruna gün ışığından mahrum kalmayı göze alabilecek figüranlar da her zaman dizide boy gösteriyor. Vampirlerin ihtiyacı genellikle kan bankalarından karşılanırken, insanlar da vampir kanlarını uyuşturucu niyetiyle satıp para kazanmayı amaçlıyor. V adı verilen bu vampir kanı; insanlara sınırlı süreliğine vampir güçleri kazandırıyor. Ancak olumsuz özelliği bağımlı hale getirecek bir tür olmasıdır.

Anahtar Kelimeler: vampir dizileri, True Blood, True Blood konusu, True Blood oyuncuları, True Blood hakkında bilgi, true blood izleyici yorumları

Gerek Yüzüklerin Efendisi üçlemesiyle gerekse Hobbit serisiyle karşımıza çıkan Peter Jackson; yine iddialı bir yapımla geliyor. 5 Ordunun Savaşı filmiyle; Bilbo Baggins ve Thorin Meşekalkanı ile son bir maceraya tanıklık edeceğiz. Önceki filmde ejderha Smaug ile sahip oldukları dağın mücadelesini veren cüceler, son çıkacak filmde hazinelerini ve geri aldıkları dağı savunmak için mücadele vereceklerdir. Yurtlarına tekrar kavuşan Ereborlular, Göl Kasabası’na saldıran Smaug gerçeğiyle de yüzleşmek zorunda kalacaklardır.

Cüceler, sahip oldukları dağa ve Arkentaşı’na yeniden sahip olmak için özelliklerinden ödün vererek bambaşka bir hal almışlardır. Lord Sauron’un orkları ile mücadele etmek zorunda kalacak olan cüceler bir tercih noktasına geleceklerdir. Ya elfler ve insanlarla birleşerek orklarla mücadeleye girişecekler ya da Yalnız Dağ’ı kaybetme noktasına geleceklerdir. Bilbo da bu durumda hem kendi hayatını hem de arkadaşlarının yaşamını savunmak durumunda kalacaktır.

Yüzüklerin Efendisi serisiyle aşina olduğumuz Peter Jackson; Hobbit üçlemesiyle de bir şaheser yaratmanın amacında görünüyor. Milyonlarca dolarlık gideri olan bu filmlere yatırımlar oldukça fazla yapılmıştır. Savaş sahneleri ve olay örgüsü üzerinde titizlikle duran film ekibi, küçük bir yüzüğün etrafında dönen olayları beyaz perdeye aktarmaktadır. Gerek ırklar arasındaki savaş gerekse yüzüğe karşı verilen irade mücadelesi; filmin iki temel konusu halindedir. Son derece memnun kalarak sinema salonlarından ayrılacağınız bu filmi mutlaka tavsiye ediyoruz.

Anahtar Kelimeler: Hobbit üçlemesi, Hobbit 3 Ne zaman Çıkacak, 5 Ordunun Savaşı konusu, 5 Ordunun Savaşı vizyon tarihi, Bilbo Baggins, Thorin Meşekalkan, hobbit 5 izleyici yorumları

            Hız tutkunlarının ve maceraperest izleyici kitlesinin tercih edeceği bir film önümüzdeki günlerde izleyiciyle buluşarak meraklılarını beyaz perdeye çekecek. Bu film tabiî ki Hızlı ve Öfkeli 7’dir. Son filmde Paul Walker’ın çekilen son sahnelerinin de bulunduğundan daha fazla izleyiciye salonların kapılarını açacağa benziyor. Arabalarla sınırları zorlayan ve zamanla bir suç şebekesi olan ekibimiz bu bölümde intikam için bulunuyor.

             Japonya’da Han’ın ölümüne sebep olan Ian Shaw’ın peşine düşecek olan ekibimizi yine hareketli saatler bekliyor. Koltuklarınıza yapışarak izleyeceğiniz ve gözlerinizi ayıramayacağınız bu filme kalbiniz de filme ayak uydurarak hızlı bir şekilde atmaya devam edecektir.Filmin önceki versiyonlarında da sürekli gördüğümüz aksiyon sahneleri ve planlanarak yapılan hareketler karşısında ağzımız açık kalıyor.

            James Wan’ın yönetmenliğindeki bu filmde Vin Diesel, Michelle Rodriguez, Jason Statham, Paul Walker ve Tyrese Gibson’un paylaştığı film son derece sürükleyici ve adreanilin yüksek bir yapım olarak karşımıza çıkacaktır. Şimdiden olumlu tepkiler alan bu film vizyona gireceği günü bekliyor.

Anahtar kelimeler: Fast and Furious 7, Hızlı ve Öfkeli /, Paul Walker'ın ölümü, Paul Walker'ın son sahnesi, Hızlı ve Öfkeli Serisi
Hollywood filmlerini severek izlemekteyim. Bunlardan bir tanesi de Müzede Bir Gece. Bu film çekildiği alan ile çekimde kullanılan malzemelerle çok büyük bir bütçeyle çekilmiş olmalı… Çünkü film bir müzede çekilmiştir.


  Bir müzenin bekçiliğini yapan Larry Daley yine her gün ki gibi rehberler evlerinin yolunu tutunca işe gelmiştir. Onun görevi gece boyu her gün sabah ilk ışıklara kadar, müze açılıncaya kadar müzenin bekçiliğini yapmaktır. Fakat onun bir sorunu vardır. Müze de her gece gündüz sergilenen eserlerin gece canlanması. Bu müzede nesli tükenmiş hayvan türleri, dinazorlar, eski insanlar sergilenmektedir. Bunlar canlanınca Larry’nin başı da biraz derde girmektedir. Aslında biraz demek yalan olur. Çünkü adam sabaha kadar şehre kaçan canlanmış ölülerin arkasından koşuşturmaktadır. Sabahın ilk ışıklarında bu canlılar yine donmaktadır. Onun amacı bu canlıları şehirde fark etmeden yuvalarına koymaktır. Aksi takdirde bu canlıların şehri mahvetmesi an meselesidir. Bunun için müzede birkaç canlanan eserden yardım almaktadır. Bu filmi ben izlerken sanki orada o bekçinin yerinde ben vardım ve bir filmin amacı da bunu karşısındaki izleyicilere hissettirmektir. Ben orada olsam ne yapardım sorusu filmin sonuna kadar kafamı en çok karıştıran soru oldu.

  Bu tarz filmleri izlemek sadece beni değil herkesi etkiliyor olsa gerek. Çünkü bu bir aile komedi tarzında bir film. Bu filmi aile olarak da rahatlıkla izleyebilirsiniz.

Anahtar kelimeler: Müzede Bir Gece serisi, Müzede Bir Gece konusu, Müzede Bir Gece oyuncuları, Ben Stiller filmleri, Owen Wilson filmleri
   Baş rollerini Jim Carrey ile Jeff Daniel’in paylaştığı komedi tarzında olan sinema filmi geri döndü. Genellikle komedi tarzı filmlerde rol alan ünlü yabancı film oyuncusu Jim Carrey bu sefer de sesini bizlere Salak ile Avanak filmiyle duyurdu. Jim Carrey’in filmlerini herkesin severek izlediğini düşündüğüm bir filmi de bu olsa gerek.
   Filmin konusu uzun yıllar boyunca Harry’e şaka yapan Lloyd karakterinin şakayı sona erdirmesi ile başlar ve Harry ona hasta olduğunu, acil böbreğe ihtiyacı olduğunu söyler. Harry’e uygun böbrek arayışları ile başlayan filmin içinde sizde kendinizi bulabilirsiniz. Başlarına beklenmedik olaylar gelen kahramanlarımız ünlü bir bilim adamına yapılan ihaneti de aslında farkında olmadan ortaya çıkarmışlardır.


 Yapılan bir ödül törenine ünlü bilim adamının yerine giren Harry, böbrek bulunamayınca arkadaşı için böbreğini aldıran ve ona getiren Lloyd’a aslında şaka yaptığını söyler ve beklenmedik olaylar açığa kavuşur.

Eski bir hayat kadınının da kızını bulan salak ile avanak karakterlerini canlandıran Jim Carrey ve Jeff Daniel film hayatında bu alanda ne kadar başarılı olduklarını gözler önüne sermiştir. Bu arada bilim adamı gelir ve kendisini aldatan ve zehirleyen eşine elveda der. Adamı aldatan kadının aldattığı karakteri de bizim salak ile avanaklar aslında farkında olmadan tren yolunda havaya uçurmuşlardır.

  Bu oyuncuların başarılı oyunculuk hayat ve karakterlerine bir yenisi daha eklenmiştir.
  Geçtiğimiz aylarda sinema perdelerinde büyük yankı uyandıran komedi filmi olan ve ikincisi çekilmiş olan Sağ Salim 2 den bahsedelim. İnsanların gülmeye  ve eğlenmeye ihtiyaç duydukları son günlerde bu film ilaç gibi geldi. İnsanları eğlendirmeye yönelik çekilen filmin konusu ise salim isminde bir kişinin başına gelen beklenmedik olaylar.


  İlk bölümünde köyde kendi haline bir yaşam süren ve yalnız olan Salim geçimini ufak çaplı nakliye işleri ile sağlamaktadır. Bir gece rüyasında öldüğünü ve köy muhtarının kendisini yıkadığını gören Salim sabah yengesi doğum yaptığı için zorla da olsa uyandırılır ve o gün yolda giderken doğum gerçekleşir.


    Bu rüyadan sonra Salimin başına gelmeyen kalmaz ve o rüyadan sonra ölülerden çok korkan biri olarak uyanmıştır. Köye Sivas’tan gelen ve vasiyetinde memleketine defnedilmek isteyen amcayı götürmek Salime kalmıştır ve ne olduysa yolda olur. Belli başlı olaylarla gelişen durumlar ve  işler sonucu kamyonetin kasasında 9-10 tane ölü vardır ve Salim ne yapacağını bilmez. Bunların hiç birini  Salim öldürmemiştir ve  bundan sonrada kendisinin de öleceğini düşünmektedir. Yolda istenmeyen olaylarla kurulan bir grup ile yolculuk eden Salim en sonunda ölüleri yakar.


  Bu filmin ikinci bölümünde ise Salim ve Nihal vardır sadece. Ek olarak da Nihal’in annesi eklenir gruba. İstemedikleri halde onlarla yolculuk yapan kaçakları söylememe gerek bile duymuyorum zaten. Bu bölümde de mafyayla çatışan Salim yine istemeden bir çok insanı öldürür. İnsanları her iki bölümde de güldürmeyi hedefleyen film başarılı olmuştur ama izleyiciler ilk bölümü daha çok sevdiklerini altını çizerek belirtmişlerdir.



Anahtar kelimeler: sağ salim, sağ salim 2, komedi filmi, burçin bildik, fulya zenginer, sağ salim 2 hakkında izleyici yorumları, sağ salim 2 film yorumları