Yeni bir ''dizi analizi'' yazımla daha sizlerleyim. Bu seferki yazımızın, öncekilere oranla çok daha kısa olacağını şimdiden belirtmek isterim. Daha önce yazdığım ve yoğun ilgi gösterdiğiniz yazılarımın linkini de yazı içinde paylaşacağım; belki onları da incelemek isteyen olur düşüncesi ile...



Özellikle bu yazımı, yoğun istek üzerine yazdığımı ve tamamen sizin görüşlerinize göre hazırlamakta olduğumu bilmenizi isterim. Yazıyı yazarken dizi listesini gördüğünüzde KESİNLİKLE telaşa kapılmayın, çünkü bu seferki yazımızı ''belli bir sıra olmaksızın'' yazmaya özen göstereceğiz. Yani yazı içerisinde paylaşacağımız tüm diziler ''son zamanların en iyi dizileri'' olup, sizler için tek başlık altında toplanmıştır. Başlıktan da anlayabileceğiniz üzere, bu konu tamamen ''yaz ayını güzel diziler izleyerek, keyifle'' geçirmek isteyenlere özel yazmaktayım; ümit ediyorum ki öyle de olacaktır. Tek tek dizilerin resimlerini paylaşmayı düşünmediğimi ve konu özetlerini de eklemeyeceğimi bilmenizi isterim; tamamıyla dizi başlıklarına ait bir konu olacak ve ekleyeceğim tüm dizilerin, kendi alanlarının EN İYİLERİ arasında bulunduğunu bilmenizi isterim.

Avrupa'nın 21. yy'daki en iyi yabancı dizilerini sizlere sunmaktan gurur duyarım ehehe. Haydi bakalım beraber inceleyelim;

  • The Walking Dead
  • Breaking Bad
  • Dexter
  • Supernatural
  • Spartacus
  • Lost
  • Game Of Thrones
  • Fringe
  • How I Met Your Mother
  • The Pacific
  • House M.D
  • Sherlock
  • Lie To Me
  • Mentalist
  • The Big Bang Theory
  • Shameless
  • Merlin
  • Death Note
  • The 24
  • The Vampires Diarres
  • Nikita
  • Legend Of The Seeker
  • The O.Z
  • Homeland
  • Friends
  • Chuck
  • Kyle XY
  • Outsourced
  • Dr. House M.D
  • Family Guy
  • Chuno
  • The Borgias
  • Battlestar Galactica
  • Once Upon Time
  • Sherlock Holmes
  • Mad Men
  • The Sopranos
  • Modern Family
  • Allıas
  • Arrow
  • The Originals
  • Terra Nova
  • CSI:NY
  • South Park
  • Luther
  • PRİSON BREAK
  • HANNİBAL
Renkli olarak yazdıklarım, şu an itibariyle benim ''efsaneler'' kategorime girmiş olan dizilerdir. Herkesin kendince sevdiği diziler muhakkak olacaktır ve belki de ''en iyiler'' listesine yazmayı unuttuğum birçok dizi vardır; onları da siz değerli takipçilerimiz, güzel yorumlarıyla belirtirse çok memnun olurum. 


Dizi dolu, müthiş bir yaz geçirmeniz dileğiyle, esen kalın!

Anahtar Kelimeler: en iyi yabancı diziler, 2014 yılının en iyi dizileri,2000li yılların en kaliteli yabancı dizileri,son yılların en kalitesi yabancı 10 dizisi,2014 yılına damgasını vuran yabancı diziler,son yılların en muhteşem 20 yabancı dizisi,aksiyon ve savaş dolu en iyi yabancı diziler,son yıllardaki en iyi yabancı diziler hakkında bilgiler,2014 yılının ve öncesinin en kaliteli yabancı dizileri,tüm yabancı diziler hakkında izleyici yorumları, izlenmesi gereken yabancı diziler, popüler yabancı diziler, en çok izlenen yabancı diziler, en iyi aksiyon dizileri, en iyi korku dizileri, en iyi duygusal yabancı diziler
Kavurucu yaz sıcakları ve tatile gidemeyen binlerce insan. İşte tam da bu noktada devreye bendeniz, yani TipAdam girmekte :)) Özellikle benim gibi evde ya da yazlıkta zaman geçirmek zorunda kalan ve bu yüzden de onlarca yeni film-dizi keşfetme gereksinimi duyan değerli dostlarıma özel bu yazıları yazmakta olduğumu belirtmek isterim.

Hayatımda neredeyse ilk defa bir yazı bu denli rahat geçiriyorum ve bununda sağladığı huzurla; rahat en az 7-8 dizi keşfetmişimdir. Bu tatlı blogumuz sayesinde de, bu dizileri sizlere ''gururla'' aktarmaya çalıştığımı belirtmekten mutluluk duymaktayım şu anda...


Daha önce yazdığım ve halen yeni sezonunu iple çektiğim Hannibal dizisinden sonra, şimdide sizlere ''Sherlock Holmes'' filminin diziye uyarlanmış muhteşem versiyonunu anlatmak istiyorum. Öncelikle belirtmeliyim ki, her sezonu 3 bölümden oluşan ve bölümleri de yaklaşık 90 dakika süren bir ''efsane'' diziden bahsedeceğim. Şu an itibariyle 3 sezonu bitmiş bulunmakta ve her sezon arasında da yaklaşık 2 yıllık ara verdiklerini söyleyebilirim.

Şanslıyım ki, diziyi ilk bölümünden değil de 2. sezonundan yakalamış bir insanım. Yoksa hiç bekleyemezdim bu derece sabırla sanırsam. Beklerken yaşlandığımız dizi desem de yeridir mesela Sherlock için.


Bu diziyi izlemeye başladığımda 2. sezon finali yeni olmuştu. Üç günde 2 sezonu bitirip sonra yeni sezonun tarihinin belirsiz olduğunu öğrenip sabırla beklemeye başlamıştım. Uzadı uzadı tam iki yıl sürdü bu bekleyiş. O iki yıl içinde elimizdeki 6 bölümü sayısız kere tekrar tekrar izledim. Diziyi ve karakterleri o kadar sevmiştim ki onların önceki dizilerini, filmlerini izleyerek, hayatlarını araştırarak oyaladım kendimi. Sonra kalp çarpıntıları ile, çıkan her yeni teaser'ı didik didik ederek 3. sezona yaklaştık ve sonunda yayınlandı. yeni sezon tam tamına on iki gün sürdü. Henüz yeni sezon başladı diye sevinemeden bitiyor diye karalar bağladım. Tadını bile çıkaramadım. 3. sezon bir anda uçtu gitti. Daha sonra yeniden iki yıl bekleyeceğimiz bir sürece girdik ve bu sürecin 2015'te sonlanacağı açıklandı. Bu sinirimi bozuyor artık. Bu kadar sevilen bir dizinin iki yılda üç bölüm yayınlaması haksızlık. Game Of Thrones gibi gerçekten zor şartlarda çekilen çok pahalı bir prodüksiyon bile sezonda 10 bölüm çekebiliyorsa bu dizi de en az 10 bölüm olmalıydı. İki yılda bir ağzımıza bir parmak bal çalıyorlar sonra bekleyin diyorlar. Bari ara bir yıl olsaydı o zaman üç bölüme bile razı olurdum. Böyle başka bir dizi daha var mı bilmiyorum. Sanırım iki yılda üç bölüm ile bu dizi tektir.


Yine de ne olursa olsun benim açık ara en iyi dizim (Hannibal ile birlikte) ve öyle de kalacak gibi duruyor. Game Of Thrones'un sezon finali yapması ile bir süre ara verdiğim dizime ilk bölümden yeniden başlıyorum. Siyah paltosunu savura savura yürüyen karizma abidesi Sherlock kardeşimi izlemeyi özledim.

Ve siz siz olun, eğer başlamadıysanız hiç düşünmeden ilk bölümü açın ve keyfinize bakın. Kesinlikle pişman olmayacaksınız! Ayrıca dizi yorumlarıma da devam edeceğimi belirtmek isterim.. :))


Anahtar Kelimeler: Sherlock dizisi inceleme, Sherlock Holmes hakkında her şey, Sherlock dizi izleyici yorumları, Sherlock sizce sürükleyici bir dizi mi, Sherlock izlenmeli mi, Sherlock dizisi kaç sezon sürecek, sherlock yeni sezonu ne zaman başlayacak, sherlock holmes dizisi hakkında tüm yazılar
Bu yazıyı yazarken, 2. sezonun finalini 3. kere izlediğimi ve halen etkisinde kaldığımı belirtmek isterim. Özellikle dizinin son sahneleri ve tam bitti deyip, karakterler tanıtılırken; son bir sahneyle daha bizim kendimizden geçmemizi sağlamaları, olayı kesinlikle ''efsanevi'' hale getirdi diyebilirim. Uzun zamandır bu derece zeki, çılgın ve sağlam karakterlerin bir arada olduğu bir dizi izlemedim ve belki de uzunca bir süre de izleyemeyeceğim. Dizi hakkında direk sezon finalinden giriş yaptım ancak heyecanımı mazur görün lütfen değerli dostlar; yazının devamında diziyle ilgili resimler ve videolar da paylaşmayı planlıyorum; izlemeyi düşünen arkadaşlara yardımcı olmak açısından.

Öncelikle Dr. Hannibal Lecter karakterine hayran olduğumu ve bu derece sağlam bir tipleme ortaya çıkarttığı için senaristlere; teşekkürlerimi iletmek istiyorum. Resmen sayelerinde hayatımı sorgulamaya başladım.. :)) Nbc'nin en iyi yapımı diyebilirim bu dizi için. Dizi sinematografik olarak çok etkileyici. Görüntü yönetmeni James Hawkinson çok iyi bir iş çıkarıyor. Sanat yönetmeni olan Brad Milburn de öyle. Resmen tarih yazıyor, harikalar yaratıyorlar; oyuncu seçimlerine ise laf söylemek imkansız, kesinlikle hepsi çok ama çok yerinde. 


Bir tek ben miyim bilmiyorum ama Hannibal ile Will Graham arasındaki ilişkiyi oldukça romantik buluyorum. Yeni başlayacak olanlar bir de bu gözle izlesinler diziyi lütfen :)) Birbirlerine ihtiyaçları var, birbirlerini tamamlıyorlar ve ikisi de oldukça zeki olmasına karşın fazlasıyla yalnız hissediyor; ya da öyle gösteriyorlar. Aralarındaki "şey"i arkadaşlıktan, dostluktan çok aşka benzetiyorum. Aralarındaki ilişki tutkulu, özel ve gerçek tabiatlarını birbirlerine gösterecek kadar yakın. Aşk gibi ama enteresan bir şey tabi; aşk olmadığı aşikar.

Hannibal'ı izlerken, oynanan satranç oyununu ve olacak hamleleri daha önce bilirken şunu düşüyorum:

- Senaristleri mi iyi anlıyorum
- Will'i mi iyi anlıyorum
- Yoksa Hannibal Lecter mıyım?

Öyle dizi izleyip etkilenecek yaşı geçtim. Malum yaş 20'yi geçiyor ve ergen triplere girecek değiliz. Yalnız şu var, konu bu kadar ölüm odaklı görünse bile esasında ölümü değersizleştiriyor. Çünkü her ölümde ondan daha önemli bir neden sunuyor. 

Ve daha da önemlisi izleyiciye kendine terapi yapma imkanı tanıyor. 

Kesinlikle ama kesinlikle şimdiye kadar yapılmış en iyi dizilerden biri. Dizide beğendiğim başka bir şey ise estetik; görüntü yönetmeni ve yönetmen birçok sahneyi tablo gibi işliyor ama öte taraftan dövüş sahneleri olabildiğine sert ve pis.

Hannibal'ın kendisi gibi seri katil olan, insanlardan tel yapan zenci ile dövüştüğü sahneler iki canavarın ölümcül mücadelesini çok iyi yansıtmıştı.


Kitaplarını okumadım ama üçlemenin her birini severek izlemiş biri olarak (filmlerini) benim için dizi bir hazine gibi. Önce Will, Jack gibi karakterleri görünce bir mutlu oldum, çok sonra Freddie’yi de hatırladım. (malum “Red Dragon” filminde Freddie erkekti) ama özellikle mason Verger’in ortaya çıkışında heyecandan tırnaklarımı yedim diyebilirim. Clarice’in ortaya çıkacağı zamanı da iple çekiyoruz şimdiden.

Sadece cast seçimi ve karakterleri senaryoya yerleştirmekte ustalığı dahi benim diziyi sevmem için yeterliydi. Ama bir de öyle ince bir işçilik var ki dizide büyülenmemek elde değil. Her bir sahne bitmemesini istediğiniz etkileyici bir yolculuk gibi. Rahatsız etse bile... Ayrıca dizinin 6-7 sezon şeklinde planlandığı ve bir aksilik olmazsa da müthiş bir şekilde 3. sezondan devam edeceği söylenmektedir.


Bundan sonrası spoiler içerir, lütfen dizinin 2. sezon finalini de izlemiş olanlar devamını okusunlar; bazı konularda bilgi vermeyi planlıyorum, kafasında soru işareti kalanlar için.

- Will Graham'ın Hannibal'ı geyik olarak görmesi wendigo adlı iki ayak üzerinde yürüyen, insan eti yiyen geyikle ilgili bir kızılderili efsanesi nedeniyledir ve resmi de hemen alttaki gibidir.


- Beverly'nin ölüm sahnesinin benzeri Jennifer Lopez'in The Cell filminde at olarak vardı. En çılgın ölüm sahnesiydi sizce de öyle değil mi? Fotoğrafını hemen altta veriyorum.


- Senarist Bryan Fuller bir röportajında Clarice Starling karakterini şu anda kullanmalarının zor olduğunu söylüyor. O da şu nedenle; "the silence of the lambs"in hakları mgm'de, Diğer kitapların hakları ise Delaurentiis'de. Dizi için kullanım izni almaya çalışıyorlarmış ama daha sonuç yokmuş. Yani Clarice Starling ve hatta Buffola Bill dizide olmayabilir. Filmlerini izleyenler kesinlikle hayal kırıklığına uğraşmıştır! Ama umarım gerekeni yapabilirler de, hepsi aynı dizi de yer alır.

Son resmimizde ise, Hannibal Lecter 3. sezonda da görüşeceğiz mesajını veriyor bizlere; oldukça hüzünlü ama kararlı bir ifade ile...


Anahtar Kelimeler: Hannibal dizisi inceleme, Dr. Hannibal Lecter hakkında her şey, Hannibal dizi izleyici yorumları, Hannibal sizce sürükleyici bir dizi mi, Hannibal izlenmeli mi, Hannibal dizisi kaç sezon sürecek, hannibalın yeni sezonu ne zaman başlayacak, hannibal dizisi hakkın tüm yazılar
Arrow, aslında pek sevebileceğimi düşündüğüm dizilerden değildi (bir zamanlar). Gerçekten ön yargının ne demek olduğunu, son zamanlarda izlediğim 3 dizi ile daha da iyi öğrendim diyebilirim. Özellikle Supernaturel, Heroes ve son olarak Arrow dizilerini bitirmemle birlikte şunu anladım ki; aslında bende fantastik yapımları seviyormuşum. Ancak bu gerçeği kendime anlatamıyormuşum :))


İlk olarak söyleyeyim, karşınızda ergenlik çağında olan ve dizideki karakterlere ya da olağanüstü durumlara aşık olabilecek bir kişi bulunmamaktadır. Zaten o yüzden ki, bu tarz yapımlara hep kuşkuyla bakmaktaydım. Ancak bu 3 diziyle anladım ki, ben konudan çok o çalışmadaki ustalığa hayranım. Düşünceler, planlar, efektler, dizinin sürükleyiciliği; bunlar beni benden alıyormuş ve bu bağlamda Arrow dizisini de kesinlikle sizlere önermekteyim (yakın zamanda 2. sezon finalini de yapmış bulunmaktayım).

Heroes‘dan beri süper kahraman hikayelerinden uzak duruyorum diyebilirim.. Zaten ben durmasam da, televizyonda pek şansları olmuyor. Arrow‘a bir şans vermemin sebebi ise, izleyeceğim dizilere göz atarken önüme gelen pilot bölümü oldu. Yoksa hususi oturup da, hadi izleyeyim demedim. CW malum gençlik dizileri yayınlayan dinamik bir kanal, Arrow da bu sezon yayınlamaya başladığı yeni süper kahraman hikayesi. Aslı bir Dc Comics karakteri olan Green Arrow, süper kahraman tarihinin de ilk okçusu. İlk olarak karşımıza Smallville‘de çıkan Green Arrow karakteri, şimdi kendi dizisinde boy gösteriyor. Şehrin en zengin adamı Robert Queen’in oğlu Oliver Queen, çıktıkları bir yat gezisinin faciaya dönmesinin ardından, geziden sağ kalan tek kişidir. Beş yıl boyunca bir adada hayatta kalma savaşı veren Oliver, bu süre zarfında inanılmaz yetenekler geliştirmiş adeta başlı başına bir silah haline gelmiştir. Beş yıl sonra bulunup, şehrine ve ailesine dönen Oliver artık eski Oliver değildir. Elinde tek tek intikam alacağı bir liste ile yeşil oklarını fırlatmaya başlayan Oliver modern bir Robin Hood’tur artık. (Konunun spoiler olabilecek ayrıntılarına bu noktada değinmedim.) Az çok tahmin edebileceğimiz bir intikam hikayesini odağına alan Arrow, ana konusunun yanısıra yan hikayeleri ile de dikkat çekiyor. Oliver Queen‘i oynayan Stephen Amell adeta bu rol için biçilmiş kaftan. Kadronun geri kalanı da hiç fena değil.


Harika denilecek seviyede bir dizi yapmışlar diyebilirim herhalde. Lost'la moda olan flashback'ler yerinde kullanılıyor. Amerikan dizilerinin klasik, her bölümde bir olay, her sezonda bir amaç düsturunu iyi uyguluyor. Benim perdede veya ekranda süper güçlere itirazım yok, ama Arrow'da da süper güç yok zaten. Yan karakterlerin hikayelerinin de diziye yavaş yavaş sokulmasıyla dramatik yapısı güçlendi. Özellikle 2. sezonla birlikte dizide ciddi anlamda fırtınalar kopuyor ve izleyiciyi de oldukça sağlam bir şekilde diziye bağlıyor. 

Dizi de sizi gerçekten büyük sürprizlerde bekliyor; özellikle Spartacus'ten tanıdığımız müthiş bir isim Slade Wilson karakteriyle sizi dehşete düşürecek desem yeridir. Mantık kurarak bu dizinin 5 sezon olucağını tahmin ediyorum çünkü açıkca fark ediliyorki her sezonda adadaki 1 yılından bahsediliyor ve adada 5 yıl kaldığına göre bu mantığı kurmamak çok da zor olmasa gerek :) 1. Sezonun gerçekten yeterli olduğunu düşünüyorum fakat 2 . Sezonun ortaları gerçekten sizi bi ikilemde bırakıyor kii 1. Sezonda ve 2. Sezonun başında bu kadar bağlandğınız dizi bi anda Slade Wilson karakteri üzerinde dönmeye başlıyor. Bu karakter Oliver Quinn'e her konuda üstünlük sağlıyor diyebilirim. Dizi yapımcıları Slade karakterini sadece Arrow'un herkesi kolay kolay halledemediği izlenimini kazandırmak için ön plana çıkardığını düşünüyorum ama buna rağmen sezon finali oldukça güzeldi. Bu bağlamda 3. Sezonda ne olacak sorusunu sordurmayı başardı kii umarım 3. Sezon da bu kadar sıkıcı geçiş bölümleri yaşamayız...


Anahtar Kelimeler: Arrow dizisi inceleme, kanunsuz hakkında her şey, arrow dizi izleyici yorumları, Arrow sizce sürükleyici bir dizi mi, Arrow (ok) izlenmeli mi, ARROW dizisi kaç sezon sürecek, arrow yeni sezonu ne zaman başlayacak, arrow (ok) dizisi hakkında tüm yazılar
Doğrusunu söylemek gerekirse, daha önce yaptığım birçok dizi analizinde; okurlarımızdan gelen yorumlar doğrultusunda sürekli ''Teen Wolf'' ve daha 3-4 tane dizi daha ön plana çıkıyordu. Sürekli bu dizileri izlememiz gerektiği ve izledikten sonra da yorumlamamızın hoş olacağı söyleniyordu ki sonunda bu faaliyeti gerçekleştirmiş bulunuyorum değerli dostlar.


Gerçek şu ki, yazlıkta uzun süredir internetsiz kalmam ve sadece siteye yazı yazıp; yorumlarınıza dönüş yapabilmek için kullanabildiğim (telefonun modem durumu) bir internetim mevcut kii durum böyle olunca da internet üzerinden istediğim dizileri veyahut filmleri izleme durumum söz konusu olmuyor. Haliyle de televizyona yani CNBC-E'ye bağlı kalıyoruz. E öyle olup da CNBC-E'ye sarmamla birlikte de uzun zamandır izlemeyi planladığım Teen Wolf dizisiyle karşılaşmam bir oldu ve 3. sezonunu da bitirmiş bulunuyorum diyebilirim, büyük bir gururla birlikte.. :)) Hatay'a döndüğüm vakit 4. sezonunu da hızla izlemeyi planlıyorum kii kaçırdığım bölümlere de mutlaka dönüş yapacağım, hatta vaktim olursa baştan sona da izleyebilirim; malum sansür ve reklam dönme durumlarından dolayı, her şeyi baştan sona izleme durumumuz olamıyor televizyonlarda. Neyse, ilk bakışta ergen dizisi gibi olsa da; özellikle bu dehşet verici sıcakta, serin evimizde; klimanın da karşınızda gayet güzel gidiyor Teen Wolf.

Üçüncü sezona kadar çıtayı her sezon yükseltmiş dizidir kendileri kii daha üçüncü sezondayım zaten. Ama görsel efektlerde pek iyi değiller maalesef. Özel efektleri iyi sayılabilecekken görsel efektleri bayağı amatör duruyor. Yine de ona rağmen kesinlikle gideri var. Öyle ki, bazen şu bölümü izleyip de kapatayım artık diyorum ama devamı o kadar merak uyandırıyor ki; içim içimi yiyor yani. Kısaca sürükleyici bir kurgusu olduğu aşikar.

Konusuna kısaca değinecek olursak; kendi halinde öğrenci bir gencin kurdun saldırısına uğramasından dolayı kurt adama dönüşmesini ve sonrasında yaşadıklarını anlatan bir gençlik dizisi. İzlediğinizde bu türde çok sayıda film yapılmış olduğundan bu tarz gençlik dizilerini seven biriyseniz sıkılmadan izleyebilirsiniz. Zaten şu anda çok sayıda yabancı dizi tatile girdiğinden veyahut sezon finalleri yaklaştığından yoklukta gider tarzda bir içeriğe sahip.


Özetle; bir Being Human ,True Blood yada The Vampire Diaries değil. Bu yüzden beklentilerinizi çok yüksek tutmayın ama çokta kötü bir dizide değil hani. Şahsen memnun kaldım diyebilirim. Dizinin içeriğindeki en büyük farklılık genelde amerikan liselerinde popüler olan amerikan futbolu yada dizinin eski film versiyonundaki gibi basketbol takımının popüler olmadığı aksine lakros sporunun popüler olduğu bir okulda geçmesi. Belkide gençlere bu spor dalını sevdirmeye amaçlamaya çalışan bir dizi diyebiliriz. Çünkü bu dizide lakros oynamak okulda popüler olan güzel kızları kendine hayran bırakmakta etkili bir spormuş gibi yansıtılmasına yoğun çaba gösterilmiş kii kızlarımızın da maşallahı var hani.. :))

Dizide gay kurt adamlar falan bile var. Aşırı fantastik bir dizi lan, düşündüm de az biraz bakmaya değer vallahi. En azından ilk sezonu izlediyseniz, 3. sezonu da izleyip öyle karar verin izlemeye devam edip etmeyeceğinize, şahsen ben öyle yapacağım. Duruma göre 4. sezona başlarım herhalde, ilk başta mutlaka izlemeyi planlıyorum demiştim ama yazıyı yazdıkça az biraz da soğumadım değil hani diziden :D Evet değişik bir adamım biraz, kabul ediyorum. Yine de sizlere önerim, bu diziyi direk es geçmeyin; mutlaka deneme amaçlı izlemeyi deneyebilirsiniz.



Anahtar Kelimeler: Teen Wolf dizisi inceleme, Teen Wolf hakkında her şey, teen wolf dizi izleyici yorumları, ten wolf sizce sürükleyici bir dizi mi, teen wolf izlenmeli mi, teen wolf dizisi kaç sezon sürecek, ergen kurt dizisinin yeni sezonu ne zaman başlayacak, ten wolf dizisi hakkında tüm yazılar
1 - Meyveler kullanılarak yapılmış müthiş yaratıcılık.




2 - Muhtemelen binlerce kağıdın art arda değiştirilmesi ile yapılmış bir video ama son derece mükemmel.




3 - Yorumsuz! Adam piskopat. Yememiş, içmemiş bunu nasıl yaparım diye düşünmüş sanırım ama başarılı!




4 - Onlarca iş hızlı bir şekilde 7 saniyeye hızlandırılmış bir şekilde sıkıştırılmış.




5 - Elişi kağıtlarından yapılmış basit ama bir o kadar da güzel bir çalışma.





6 - Uzun uzun bakıp da nasıl yapıldığını anlayamadığım bir Vine! Harika bir yaratıcılık söz konusu olduğunu söylememde fayda var. Mantığını çözen aşağı kısma yorum olarak yazsın! :)



7 - Mükemmel bir göz yanılması. Nasıl yapıldığı hakkında ne yazık ki bir fikrim yok ama ufak tefek kamera oyunları ve 3 boyutlu çizim çalışması olduğu açıkça görülmekte.




en güzel vine videoları, şaşırtıcı vine, ilgi çekici vine, yaratıcı vine, vine izle
Büyük bir Leyla ile Mecnun hayranı olarak, bu yazıyı sitemize kazandırıyor olmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum diyebilirim sevgili dostlar.. :)) Belki aylar önce, saçma sapan nedenlerle L&M bitmiş ya da BİTİRİLMİŞ olabilir ama o muhteşem karakterleri ve pek tabi güzel mi güzel kliplerini unutmak asla mümkün değil. Canımın en sıkkın olduğu zamanlarda bile, bu klipleri açarak mutlu dolu zamanlar geçirebiliyorsam; işte o proje olmuştur arkadaş, kimse bana aksini iddia edemez!


Google ya da hit bakımından nasıl bir etkisi olacağını hiç düşünmediğim, sadece gönülden gelerek yazdığım bir yazıdır bu ve devamını da mutlaka getireceğim. Bu başlık altında ''eğlenceli'' olan Leyla ile Mecnun dizi kliplerini yayınlayacağım ama diğer yazılarımda da tüm kliplerini ayrı ayrı inceleyeceğim mutlaka. Çünkü bu insanlar bunu hak ediyor! Ayrıca daha önce yaptığım ''Son zamanların en iyi 30 yerli dizisi'' kategorisinde de Leyla ile Mecnun'a 1. sırayı vermekten büyük mutluluk duyduğumu da belirtmek isterim. Dileyenler o yazımı da ''Dizi Yorumları'' kategorisinden inceleyebilir sevgili dostlar. Kim ne derse desin; televizyon tarihinin yerli yabancı ayırt etmeksizin, gelmiş geçmiş en güzel dizisiydi L&M. Lanet olsun aksini iddia edene ve tüm buçukluklara!

Ayrıca iyi bir halt yeyip bu efsaneyi bitirebildiğini sanan birileri varsa da çok fena yanılıyorlar. Ancak yeni bölümlerinin çekilmesine engel olarak, eskileri daha da değerli hale getirmiş bulunuyorlar. Daha bugün öğle yemeğinde açtım izledim ikinci bölümünü mesela. İnsan izledikçe izleyesi geliyor. İsmail abi'nin yeni çalışmaya başladığı düğün salonunda şekeri düştüğü için daha düğün başlamadan düğün pastasını oturup afiyetle yemesi var ki ilk izlediğim zamandan daha çok güldüm belki. Tabi ilk iş gününde böyle pastanın en tepesindeki gelin ve damat figürlerini afiyetle yemesine kızıyorlar biraz ama yapacak bir şey yok hacı, adamın şekeri düşmüş sonuçta... :)) Yine oldukça güzel bir diyalog vardır hiç unutmadığım. Bu diyalogta mecnunla şeytan konuşmaktadır;

Mecnun Leyla için; sen sevdiğinin sesini unutmak nedir bilir misin! der şeytana.
Şeytan göğe bakar, gözleri buğulanır ve hafifçe başını sallar.



Hey gidi hey.. Neyse daha fazla hüzünlenmeden hemen birbirinden eğlenceli Leyla ile Mecnun dizi müziklerine geçmek istiyorum. İyi seyirler/ iyi eğlenceler herkese...

 















Anahtar Kelimeler: Leyla ile Mecnun dizi müzikleri, leyla ile mecnunda söylenen tüm şarkılar, leyla ile mecnunun en komik sahneleri, leyla ile mecnunun klipli tüm komik sahneleri, L&M tüm müzikleri dinle, Ali Atay'ın Leyla ile Mecnundaki tüm şarkıları, L&M neden bitti

Sitemizde sürekli paylaşımda bulunduğumuz ve ''izlenmesi için'' önerilerde bulunduğumuz onlarca diziden biri de pek tabi Fringe idi. Oldukça fazla takipçisi olan ve neredeyse her listemizde yerini alan Fringe, artık benim içinde izlenmesi gereken dizilerin arasına girmişti ve sonunda planlamamı yaparak diziyi izlemeye başladım. Henüz ilk bölümden itibaren beni saran ve sürekli yeni bölümle birlikte yeni heyecanlara olanak sağlayan dizi, özellikle Peter'ın sırları ve bitmek bilmeyen büyük bir teknoloji ile beni daha da meraklandırıyor diyebilirim.. :) Her gün 1-2 bölüm izlemeye çalışıyorum ve şu an için ilk sezonun yaklaşık 10 bölümünü tamamladığımı belirtebilirim. Kesinlikle de zamanıma değdiğini düşünüyorum.

Diziye başlar başlamaz, bölüm aralarında (reklam araları da olabilir) belli başlı sembollerin ''kısa süreli'' görünüp kaybolduğunu fark ettim. Daha 2. bölümü bitirdim ki, ''yok abi olmayacak böyle, bunları tek tek araştırmalıyım'' dedim ve Google'ye diziyi araştırmak yerine; direk gördüğüm ifadeleri yazarak bir şeyler yakalamak istedim. Araştırmayı da seven biri olarak, birbirinden ilginç ifadelere rastladım kii bunları mutlaka Fringe severlerle paylaşmalıyım dedim kendi kendime ve şu an bu yazıyı da yazıyorum gördüğünüz gibi. Öncelikle şunu söylemeliyim ki, dizideki her sembolün farklı bir anlamı bulunuyor ve bunlar ''sanıyorum ki'' sezonlar ilerledikçe ve final yaklaştıkça belli başlı önemli konuların açığa çıkmasında bizlere ışık tutacak. Bir nevi puzzle'ın parçaları gibi de düşünebiliriz pek tabi ve bunu düşünmek bile insanı şimdiden heyecanlandırıyor doğrusu.

Sanırım biraz fazla konuştum ancak dizinin ve araştırmalarımın heyecanıyla, bu durumumu mazur görün lütfen efenim :) Neyse tek tek sembollerimizin incelemesine geçiyorum.


1. El (Hand)

İlk olarak gözüme çarpan ve sürekli takip etmeye başladığım semboldür kendisi. O yüzden de sıralamama ondan başlıyorum. Bu sembolü belki de diziyi izlerken onlarca kez gördünüz ancak eğer dikkat etmediyseniz kii bir çoğunuzun çok dikkatle baktığını düşünmüyorum (dizinin heyecanından); ekranda gözüken elde 5 yerine 6 parmak bulunmakta. Serçe parmağın yanında fazladan 1 parmak gözükmekte ve gayette farklılık oluşturmakta. Bu durum ilk insanlara dayanmakta ki, bildiğiniz üzere ilk insanların fosillerinden ortaya çıkan bir gerçeğe göre; o zaman insanların 6 parmağı bulunmaktaydı ve halen günümüzde bunun örneklerine rastlama durumumuz söz konusudur. Bilimsel açıdan oldukça önemli bir kavram ve dizideki yeri de pek tabi buradan gelmektedir.


2. Elma (Apple)

İkinci olarak gözüme çarpan ve her fark ettiğimde özellikle elmanın çekirdeklerinin olması gereken yerde 2 insan embriyosunun olduğunu gözlemlediğim semboldür kendileri. Karşılıklı 2 embriyo bulunmakta ve bunun anlamı da Fringe'nin zaten temelini oluşturan ''paralel evrenler ve her insanın çift yaratılma'' durumuna dair bir semboldür. Dizi için oldukça önemli bir yeri olduğu da aşikardır.


3. Kurbağa (Frog)

Dikkatli baktığımız zaman, kurbağanın sırtında Yunan alfabesinin 21. harfini görmekteyiz. Gerçi dikkatli baksakta bunu anlamamız mümkün değildi ancak araştırdıkça bir şeyleri bulmak mümkün pek tabi :) ''Phi'' diye latinceye çevrilir ve Fi diye de okunur, yani öyleymiş. Matematikten aşina olduğumuz Pi (π) sayısı farklıdır. Fi'nin karşılığı 1.6180339887... sayısına yakındır. Bildiğiniz üzere Pi sayısı ise 3,14... şeklindedir. Fibonacci'nin altın oranında Fi'nin önemi büyüktür. Yine doğada bu sayıya örnek olacak işaretler vardır. En büyük örnek ise Mısır'daki Keops Piramitlerindedir. Dizide bu sayı daha ilk bölümden yer almıştır. Ve ilerleyen bölümlerde de devamlılığını sürdürmüştür.


4. Denizaltı (Seahorse)

Denizaltı sembolü, ilk fark edildiğinde anlamsız gelmiş olsa da; dikkatli bakıldığında sembolun tam orta kısmında dikdörtgen içinde bir simge göze çarpmaktadır. Tam adı Fibonacci dizisinin sembolize hali olan spiraldir ve bu sembolde de Fibonacci spirali bulunmaktadır. Ayrıca bu spiral “altın oran”ın resimli bir sembolü şeklinde. Fringe’in son bölümünde denizatı sembolü Bishop ailesi ile ilişkilendirildi.


5. Yaprak (Leaf)

Yaprağa yine diğer semboller gibi dikkatlice baktığınızda, tam ortasında bir üçgen görmeniz mümkündür. Bu üçgene ilk bakışta ''illüminati burada da karşıma çıktı lan!'' diyerek tepki verebilir ve her şeyi oraya yorabilirsiniz ancak pek tabi ki bu durum oldukça farklıdır. Beynimizde 4 çeşit dalga oluşmaktadır ve bunlar sırasıyla; Alfa, Beta, Gama ve Delta'dır. Delta'nın işaretini 'Δ' yaprağın tam ortasında görmeniz mümkündür.


6. Çiçek (Flower)

Çiçek sembolünde ilk fark edilen şey yapraklarındaki farklılık. Bir yusufçuğun kanadı yapraklardan birininin yerini almış. Aslında bundan başka dikkatle baktığınızda 2 tane daha deri kaplı yaprak görüceksiniz. Toplamda 3 kanat olan bu yapraklar aslında bir yusufçuğun kanadının evrimini temsil ediyor. Bunun dışında çiçeğin merkezindeki polenlere ortadan bir çizgi çizdiğimizde, 2 tarafında ne kadar simetrik olduğunu görüceksinizdir. Bu da Fibonacci diziliminin doğadaki kusursuz örneklerinden biri.


7. Duman (Smoke) 

Son olarak da dizi başlamadan önce yapılan tanıtımlarda sıkça geçen bir sembolden, yani dumandan bahsedelim. Bir dumanın içinde gizlenmiş bir insan yüzünün yandan profilini bu sembolle görebilirsiniz. Ancak bana kalırsa bu Olivia Dunham. Büyük ihtimal dizide Olivia’nın sahip olduğu özellikleriyle ilgili. (Spoiler: Hatta diziyi izleyenler bilir; pararel evrenler arası geçişi de ne kadar rahat yapabildiğini.)

Dizi ilerledikçe daha birçok kodlamanın da bu semboller arasına sıkıştırıldığını ve verilmek istenen mesajların sadece bu sembollerle takılıp kalmadığını da ayrıca belirtmek isterim. İlerleyen günlerde o kodlara ve daha bir çok dizinin ''sırlarına'' TipAdam aile olarak yakından şahit olacaksınız.


Lütfen takipte kalın değerli dostlar...
Merhaba sevgili Türkiye Trend okuyucuları ben Umutcan Şahin bugün size çok başarılı bir yönetmen ve senarist Christopher Nolan'ın filmleri hakkında yorumlar yazacağım. Başarabilirsem En iyi 5 filmini sıralayacağım ve aralarında ufak bir ödül töreni düzenleyeceğim.


Christopher Nolan imza attığı büyük projelerle kendini kanıtlamış, şimdiden Sinema tarihinin en başarılı yönetmenlerinden birisi haline gelmiştir.Benim ise favorim. :)
Şu ana dek 9  film yönetti hepsi birbirinden güzel izlemediğiniz varsa tavsiye ederim. Bu yaşlanmayan beyefendinin  kötü filmi yok.


Christopher Nolan filmleri hakkında genel ve başlıklarla bahsedecek olursam.

1- Senaryo ve kurgu kalitesi : Filmlerinde senaryo ve kurgu kaliteli ve özgündür gerçekten. Bu konuda çok yetenekli oldukları kesin. Benim de en sevdiğim özelliği senaryo ve kurgudaki başarısıdır. Abi-kardeş birlikte oturup her seferde harika senaryolara imza attılar. Farklı bir beyin yapıları var kesin. :)

2- Geniş ve Yıldızlarla dolu kadrosu :Başarılı ve yetenekli oyuncularla çalışmayı seviyor. Kim sevmez ki aslında. İyi yönetmen ve iyi oyuncu birlikte olunca harika bir film de ortaya çıkıyor zaten.

3- Yeşil Ekrana Bağlı Kalmaması : Evet Christopher Nolan filmi çekerken cgi teknolojisini kullanmamayı tercih ediyor. O bu tekniği sıkıcı bulduğunu söylüyor. Sınırları zorluyor gerekirse devasa bir set inşaat ediyor. Son iki filmi yani Inception ve Interstellar da bunun örneklerini gördük. Bence bu yönüyle sinemaseverlerin beğenisini de kazanıyor.

4-Duygusal Yön : Filmlerinde asıl konunun yanında duygusal konuları da ele alıyor. Mesela Baba-Çocuk, Aşk, Sevgi, Rekabet... gibi bu da filmin kalitesini 10 kat arttırıyor bence.


Gelelim benim en zorlandığım kısma :) muhtemelen siz bu yazıyı okuyana dek bu listeyi defalarca baştan başa değiştirmişimdir. Sıralama için kendime 5 film seçtim. Bunlar Inception, Interstellar,The Prestige,Memento ve Batman serisinin 2. filmi The Dark Knight. Sıralamanın yanında ayrıca ufak yorumlarda da bulundum.

                                                                    -5-

                                                      Memento (Akıl Defteri)
Christopher Nolan'ın ilk ses getiren filmidir. Ayrıca kendisini Hollywood'a da tanıttığı filmdir.
Film size senaryosunu bir puzzle şeklinde sunar. Böylece anlaşılması zorlaşır. Bu bir yandan sinir bozucu bir yandan da keyiflidir.Filmi ilk izlediğimde beynim yanmıştı. :) Fakat filmin sonunda daha doğrusu yeniden izledikten sonra hayranı oldum.
Memento izledikten sonra insanlar üçe ayrılır:
1-Sinirlenip sövenler 2- Açıp yeniden izleyenler. 3- İkisini birden yapanlar

                                                                        -4-

                                                   The Prestige (Prestij)                                        
İki sihirbaz arasındaki rekabetin ve iç dünyalarının konu alındığı film. Her oyuncunun çok iyi rol yaptığını düşünüyorum özellikle Christian Bale. Memento ile senaryo konusunda yarışır fakat oyunculuk anlamında Prestij daha öndedir. Bu yüzden listemde Memento'nun önünde. Rekabet ancak bu kadar güzel işlenirdi.
                                                         
                                                              -3-

                                           The Dark Knight (Kara Şövalye)

Tüm zamanların en iyi süper kahraman filmi. Christopher Nolan'ın Batman serisinin de en iyisi. Joker,Batman, Harvey Dent, Gordon... Hepsi mükemmel karakterler.Hele ki Joker, Heath Ledger'ın tarihe geçen performansını sevmeyen yoktur. Şuan yazarken bile insanın izleyesi geliyor. :)
Film mükemmel hatta Başyapıt.
Listede ilk üçü hazırlarken çok zorlandım şu an bile emin değilim. İlk 3 aslında benim en çok sevdiğim filmlermiş arasında seçim yapmak çok zor benim için 3ü de 1 fakat liste olması gerektiği için The Dark Knight'ı 3. sıraya koyuyorum.

                                                                         -2-

                                                 Inception (Başlangıç)
Rüyalar, totemler, oyuncu kadrosu, senaryo, müzik... Bu filmi izledim ve tamamdır dedim. Film budur!
Leonardo DiCaprio'yu Christopher Nolan filminde görmek mükemmeldi. Film çok hareketli ve seyirciyi aksiyonun içinde düşünmeye zorlayan bir başyapıt. Final sahnesi ise favorim Cobb, totemini çevirir ve kamera toteme yaklaşır ve bir anda karanlık. Son. Gerçekten mükemmel bir film The Dark Knight ile arasında çok kararsız kaldım fakat. Final sahnesi ve Joseph Gordon Levitt'in olduğu yerçekimi sahnesi beni Inception'ı 2. sıraya almamı sağladı.
                                                             -1-

                                                Interstellar (Yıldızlar arası)
Filmi birinci sıraya koymamın sebebi Christopher Nolan'ın senaryo ve yönetmenlik adına en iyi işi Interstellar'da  yaptığını düşünmem. Filmin her saniyesinde onun yeteneğinin kuvvetini hissettim. Senaryo ve Kurgu konusunda film çoook hoşuma gitti. Bilimsel bir senaryosunun yanında baba-kız arasındaki duygusal konuyu da mükemmel işledi böylece mükemmel bir konu ortaya çıktı. Görsel güzellik ve oyuncu kadrosu, oyuncuların güzel performanslarıyla da benim en iyi Christopher Nolan filmi görüşümü destekledi. Bu yüzden bu yıl çıkan Interstellar benim favori Christopher Nolan filmim oldu.                                                    


Şimdi ise bu sıraladığım Nolan filmleri arasında en iyileri seçip ödüller vereceğim. :)

                           En İyi Erkek Oyuncu      Matthew McConaughey
2. Christian Bale 
 3. Leonardo Dicaprio
                  En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu      Heath Ledger
                                                           2. Joseph Gordon Levitt
                                                          3. Tom Hardy  
                               Gönüllerin Birincisi    Michael Caine                       
                                           
                          En İyi Kadın Oyuncu         Anne Hathaway           
                                         
2. Jessica Chastain
           3.Scarlett Johansson         
                              En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu   Mackenzie Foy
                                                                2.Marion Cotillard
                                                                3.Ellen Page
                                       En İyi Görsel Efekt   Inception
                                                2.Interstellar
                                                                    3.The Dark Knight
                                                 En İyi Final       Inception

 

                                                                       2. The Prestige
                                                                       3. Interstellar
                                     En İyi Senaryo ve Kurgu  Interstellar 

                                                2. Memento
                                                                        3. Inceptıon  

                     En İyi Müzik Hans Zimmer Time Inception                         
                                                        2. Interstellar No Time for Caution
                                                        3. Interstellar Mountains
                                                   En İyi Film    Interstellar
2. Inception
3. The Dark Knight
4. The Prestige
5. Memento 
En İyi Yönetmen
 Tabiki Nolan :)


Yazımı umarım beğenmişsinizdir.
Sizin görüşlerinizi merak ediyorum. Yorumlarınızı bekliyorum.
İyi dileklerimle Görüşmek üzere :)
Yaşlı ve yorgun dünyamız nükleer bir savaş sonrası yok ediliyor ve insanlık tarihi uzunca bir süre dünyaya ayak basmamak üzere uzaya taşınmak zorunda kalıyor. Bu savaştan 97 yıl sonra seçilmiş olan 100 kişi dünyada yaşam olup olmadığını kontrol etmek için yeniden dünyaya ayak basıyor ve maceramız başlıyor.

  Bilim kurgu ve macera odaklı The 100 ilk etapta iki sezon olarak karşımıza geliyor. İlk sezonu 13 bölümden oluşan dizinin , ikinci sezonu ise 16 bölümden oluşuyor. Şuan 2.sezonun 11 bölümü yayınlanan dizinin diğer bölümleri de ilerleyen günlerde kendini gösterecek. İlk sezonundan sonra ikinci sezonuyla da merak ve ilgiyle karşılaşan dizi şimdiden beklenen kitleyi tutturmuş durumda. Dizinin baş rollerini ise Eliza Taylor, Thomas McDonell, Paige Turco gibi isimler paylaşıyor.

Yapımcılığını Warner Bros. Television üstlendiği yönetmenliğini ise Antonio Negret ve Ed Fraiman paylaştığı ABD tabanlı dizi milyonlarca insan tarafından izleniliyor ve olumlu yorumlar alıyor.
 Benim kendi görüşüm ise Bilim-Kurgu ve dizinin sürükleyiciliği bakımından bizlere tam olarak o atmosferi yaşattığını söyleyebilirim. Senaryo bakımından da güçlü olan eser hakkını tam olarak veriyor. Boş vaktiniz varsa kesinlikle bir göz atmanızı isterim. Dizinin sezon finali ise 11 Haziran 2015 tarihinde olması bekleniyor.
Çok eşsiz bir korku deneyimine hazır mısınız? American Horror Story: Freak Show sizlere bu deneyimi yaşatmaya şimdiden hazır.

 
American Horror Story:Freak Show sizleri bir yandan korku deneyimi yaşatırken diğer yandan da toplum tarafından dışlanan insanların ne denli acımasız davranıldığını gösteriyor. Yani bizlere bir yandan da çok harika dersler veriyor. Konumuza dönecek olursak dizinin 4. sezonunda 1950'li yıllara iniyoruz . Amerika'da gösteri yapmak için gelen bir grup palyaçonun (ucubelerin) gelmesi ile ortaya karanlık bir güç çıkar ve korku dolu gözlerle diziye eşlik ediyoruz.

 Şimdi sizlere daha ilginç bir şey söyleyeyim 4.sezonda izlemiş olduğunuz veya izleyeceğiniz tüm hikayeler gerçek (Spoiler vermemek için zor tutuyorum kendimi :D). Yani gerçek hayatta bu olaylara benzer şeyler daha önce de yaşanmış. Umarım bu sizi korkutmamıştır.



 4 sezondur başarılı bir şekilde izleyicilerin karşısında olan dizi 5. sezon içinde onay aldı. Fakat bunun için bir süre beklememiz gerekiyor. 4.sezonun şuanda 13.bölümü ile sezon finaline girdiğini de söylemeden geçmeyelim. Eğer American Horror Story dizisini hiç izlememişseniz bir an önce izlemeye başlasanız iyi olur. Çünkü korku-gerilim tazı sevenler için eşsiz bir eser olduğu açıkça ortada .

Ryan Murphy'in kaleme aldığı dizi , 4.sezonun ilk bölümün de 10 milyon izleyiciyi başına topladı ve bir çok ödülün sahibi oldu.  5.sezonu ise Ekim 2015 te karşımıza gelecek.
   3 eşcinselin hayatının garip bir biçimde kesişmesini konu alan Zenne filminden bahsedeceğiz bugün. Fakat filmin konusunu bu kadar basite indirgersem filme haksızlık edeceğimi düşünüyorum.  


   Filmdeki 3 ana karakter: İstanbul'a fotoğraf çekmek için gelen fotoğrafçı Daniel, bir gece kulübünde zennelik yapan Can ve Urfa'dan gelip İstanbul'da yaşamaya başlayan Ahmet. Bu 3 karakterin de geçmişleri, hayatları, yaşam şartları, aileleri ve kaderleri birbirinden o kadar farklı ki. Film temelde Can olmak üzere, bu 3 adamın hikayesini anlatıyor bizlere.


   Film hakkındaki görüşlerime geçecek olursam; Bir şekilde yolları kesişen bu hayatlar filmin içinde o kadar güzel harmanlanmış ki... Birbirine çok uzak görünen hayatların hiçbiri eğreti durmuyor. Biz aslında filmi izlerken 3 farklı hayata yakından bakmış oluyoruz. Kimi seyirciler tarafından "Zennelik geniş bir kavram, daha iyi işlenebilirdi" diye düşünülse de zenneliğe dair gerekli detaylar ve o 'ruh' bize filmde hissettirildi diye düşünüyorum. Kaldı ki, filmi izlerken bu durum gözünüze batmıyor, çünkü hikayede sizi kendine çekecek daha birçok öge var. Aile kavramına geniş bir bakış bunlardan ilki olabilir mesela. Geleneksel/modern aile tartışması, örf adet ve töreler, buhranlı kimlik arayışları vb...


   Filmin dikkat çekici unsurlarından biri de şüphesiz ki müzikleri. Çok başarılı ve filmin ruhuna uygun müzikler kullanılmış, adeta sizi alıp başka diyarlara götürüyor. 


   Filmde dikkatimi çeken bir nokta oldu: Askerlik vurgusu. Askerlik kavramının vurgulanış biçimi beni oldukça rahatsız etti. Askerlikten soğutuyormuş gibiydi, bazı sahnelerde de askerliğin kötü bir şey olarak yansıtıldığı hissine kapıldım. Onun dışında Can'ın askerlik şubesinde kurduğu diyaloglar ve o sahnedeki 'duruşu' çok başarılıydı, bunu da söylemeden geçmeyelim.


   Filmdeki olumsuz yönlerden biri olarak; hikayede bazen kopukluklar göze çarpıyor. Bunun sebebi belli sahnelere sansür uygulanması veya yönetmenin bilerek hassas davranması olabilir. Bunların dışında tamamen senaryo hatası da olabilir. Buna rağmen filmdeki duygu yoğunluğu hikayedeki kopuklukları rahatlıkla kafanızda birleştirmenizi sağlıyor.


   Özetleyecek olursam; Zenne bize bilmediğimiz farklı bir dünyanın kapılarını açıyor aslında. Vurucu replikler ve hissettirdiği yoğun duygularla hikayenin içinize işlemesini sağlıyor. İzlenmesi ve özellikle 'ders çıkarılması' gereken bir film olduğunu düşünüyorum. Eşcinselliğin bir hastalık veya sonradan ortaya çıkan bir duygu hali olmadığını anlamak için bence önyargısız bir şekilde herkes izlemeli. "Klasik aşk hikayelerinden, vurdulu kırdılı aksiyonlardan, vıcık vıcık dramlardan sıkıldım; farklı konuda bir film izleyeyim" diyenlere özellikle tavsiyemdir.


Dipnot: Bilmeyenler veya unutanlar için hatırlatalım: zenne eski Türk tiyatrosunda 'kadın rolüne çıkan erkek' demek iken, günümüzde daha çok 'erkek dansöz' olarak tanımlanabilir.


anahtar kelimeler: zenne, zenne nedir, zenne filmi, zenne dancer, zenne nasıl bir film, zenne film yorumları, lgbt, lgbt konulu film, eşcinsellik, eşcinsellik konulu film